Salı, Mayıs 23, 2006

gönderen:nevarneval

yusuf yusuf olmak diye buna denir herhalde. Cuma okul bitiyor inşallah. Koşuşturmamı görmen lazım. 2 kilo verdim. Bağırıcam yaa tutma beni. aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!!
Dün gibi derler ya hani, hiç oralara girmiyorum bile. Ben aslında şey istiyorum tam olarak; halıya dizlerimi sürtüp yara yapmak, evet evet tamamen böyle bi'şey. Zaman daha erkenken, küçükkenki gibi yani. Bi'de 'anneeeeeeeee bittiiiiiiiiiiiii!!!' demek. Okul bitiyor ya o bakımdan...
görüşürüz cumaya...
şimdilik arayan beni masallarda bulsun...

Pazartesi, Mayıs 22, 2006

aş-kabak


Dün istiklalde bi'çift gördüm Galatasaray'a doğru giderken. Dönerken aynı yerde yine gördüm bunları. Bana bazen böyle olur, gidiş dönüşlerde aynı yerde, aynı noktada, gördüğüm insanları tekrar görürüm. Dönüşlerde görmesem aklımda kalmaz belki.
Birbirlerine sarılmışlar etrafa baka baka-hatta sırıta sırıta -beyaz t-shirtlerine bastırdıkları (piyasada da olabilir) mayboyfirend and maygörlfirend yazılı t-shirtleriyle nispet yaparcasına geziniyorlardı. Bir de ok var kim kimin nesidir diye belli ettikleri. Ya sen sağa oda sola geçerse?
Peki ya yanyana olamazsanız hep he?
Hiçbirşeyden habersiz senin myboyfriend diye ordaki okla işaret ettiğin zavallı genci hiç düşündün mü?
Ben bi'şey demiyorum tamam allah mesut etsin tü tü tü maşallah da zaten sarmaş dolaşsın, ben aptal mıyım? ya da biz aptal mıyız? çok mu gerek var he? çok mu? medyatik aşık olmak gibi bi'şey bu. Bana çok yapmacık geldi. Kızmayın...

Pazar, Mayıs 21, 2006

google'da ara: neval

Bana dün gece bi'mail geldi, aynen yayınlıyorum:
'Konu: selam adım neval boktan bi gece geçiriorum
ulan dedim bi kaç yüz bankanın insan kayynaklarındaki
işlere baktıktan sonra neval yazayım ne çıkacak?
sen çıktın voleybolcuyum ama benim servislerim iyidir
22 yaşındayım evleniyorum
sana nie bunları yazdığımı sorma seninle evlenmek falan istemiyorum tabi
anlatacak biri olsun istedim galiba şu sayfandaki şeyler harika yaw
bende taksim meydanında giymek istediğin kıyafetleri
3 yıldır okul kütüphanesinden aldığım collezioni dergilerinde ağzım açık izlerdim,
aptalca ama hepsinde bi farklı nokta var içinde kendini düşünmek
sana mahsus değil hatta dolaş bakalım ne kaybedeceksin
ben söyleyeyim tarihe bile geçersin
öpüldün'

İlginç tabi, sonra msni açtım beni eklemiş. Pek konuşamadık ben iyi değildim, başım falan ağrıyordu, uyudum. Bugün konuştuk herşey ortaya çıktı:
Bundan yıllar yıllar önce(!) sene 95 falan, babam beni tuttu kolumdan voleybol kursuna götürdü. Hüseyin hoca'nın, Ali Koşullu'nun( depremde vefat etti) ve Kenan hoca'nın ellerine teslim etti. Bizim gaia'da voleybolcuydu bi'zamanlar, geçen senelere kadar beach volley şampiyonluğu falan da var benden duymuş olmayın da. Onun da üzerinde emeği geçmiş çok iyi hocalar, babam ordan tanıyor. Bunu da yetiştirin diye götürdü bıraktı beni kocaman salonun ortasına. Ben o zamanlar çok zayıfım, sadece kol ve bacaktan ibaretim hatırlıyorum. Sonra kurs arkadaşlarım var tabi, bi'tanesinin adı Neval. İlk defa Neval diye birisini görüyorum ve arkadaşım oluyor. Ben onu hiç unutmamıştım. Düne kadar hep aklımdaydı, gerçekten ve bi'daha ne gördüm ne haberini aldım.11yıl boyunca falan... Msnde konuşurken beni nası buldun dedim. Tekrar anlattı maildeki gibi. Benim aklıma hemen geldi o Neval olabileceği, ona yönelik sorular sordum falan mesela şöyle;
-sen voleybolcu musun?
-evet
-pekiiii kavaklıda ya da gölcükte bulundun mu hiç?
-ben değirmendereliyim ama izmirde yaşıyorum.
-aaaa peki ortaokulda falan mı başladın voleybola?
-evet
-hocan kimdi?
-hüseyin hoca vardı, sen tanıyo musun?
-ohaa yani yuh yanii evet tabi, sen endrüstri mesleğin spor salonuna mı geliyodun kursa?
-ya evet yaa inanamıyorum.
-bi dakka sen o nevalsin , beni hatırladın mı?
-hatırladım da benim hiç aklıma gelmemişti, şok oldum bi dakka.
-ben sonradan hüseyin hocanın antrenörlük yaptığı değirmendere sporda da oynadım.ya inanamıyorum, sen benim hep aklımdaydın biliyo musun? yuh...



İşte böyle O Neval bu Neval-miş. İnanamadım...Biz dünyanın bir kez daha küçük olduğuna karar verdik. Hocalar bizi karşılıklı oynatırdı iki Neval-iz diye. Fotoğrafını falan yolladı bana, bi'de İrem vardı hatırlıyor musun? dedi. Fotoğrafı görünce herşey daha da bir netleşti. İrem'de tabi...Çok düşünüyordum ben bi'daha Neval diye bi'arkadaşım olucak mı diye? Bunu düşünürken 11 yıl önceki Neval'i de düşünüyordum tabi. Napıyo acaba? Şimdi nerdedir? Beni hatırlıyo mudur? diyordum. Çok sevindim gerçekten , anlatamayacağım kadar çok. Onu resmen çağırmışım...Umarım hep böyle tatlı şeyler olur hayatımda (hayatımızda, Neval sana diyorum:)
Evlenecekmiş, beni de çağırdı İzmir'e. İnşallah gidebilirim. Neval'cim çok özlemişim seni çok, iyi ki geldin.
Şimdi size sesleniyorum aramıza girip bi'dilek tutabilirsiniz. Hadi!

Cumartesi, Mayıs 20, 2006

'defansın süper neval'

Kafamı toparlayamıyorum. Çok sinirliyim diye belki. Bahar geldi diye olabilir ya da ne biliyim okul bitiyor ben napıcam diye düşündüğümden de olabilir, bi'kaç gerizekalı insanın da etkisi var sanırım. Dün voleybol maçı yaptık, 4.levent harp akademilerinde. Eski takım arkadaşlarım falan... Bütün hırsımı toptan çıkardım. Çok bağırdım, hatta çığlık attım sayı alınca falan, karşı takımı önce moralman çökerttim, çok güldüm, iyi oldu. Önceden daha bi'güçlüydüm ben.İyi smaç vururdum, şimdi de vuruyorum ama eskisi gibi değilim bi'hamlık var üzerimde. Gençtim tabi o zamanlar. Şimdi defansın iyi diyorlar, bunu kendi hayatıma da taşıyormuşum, kimileri de öyle diyor. Defansın süper neval... Ben de evet diyorum defansım süper, acayip iyi karşılarım servisleri, smaçları, plaseleri... ona göre...
-----------------------

İki gün önce babam geldi...Pasta alıp iyiki geldin Fikoooo dedik hepberaber.Pek sevindi. Dün de gittiler, annem , gaia ve O. Babama bloğumu gösterdim. 'Oku bakiyim' dedi. Okudum...
Söylediğimiz tatlı yalanlara çok güldü, O da
bunun üzerine şöyle dedi;
- o olay yüzünden bi'buçuk sene mahkemelerde süründüm, bunu da yaz...

-----------------------

- yazdım baba okiyim mi?

Cuma, Mayıs 19, 2006

ama ben...ben...



Dün Aksanat'ta Zeynep Tanbay dans topluluğunun açık provası vardı. İçre'yle beraber izlemeye gittik. İçimde yeni şeyler yapma isteği doğdu. Ne kadar ayran gönüllüyüm kendimi anlayamıyorum bazen. Süperdi, çok az bi'kısmını izlememize rağmen hayran kaldım. Zeynep Tanbay, Türkiye'de tek bir isim üzerine kurulu ilk dans topluluğu ve profesynel olarak 10 kişiyi biraraya toplamayı başarmış bir modern dans topluluğu. Hepsinin fizikleri mükemmel, Hepsi çok sağlıklı. 28yaşında bi dansçı vardı ki benden küçük göstreriyodu. Şok oldum. Dedimki kendi kendime;
'ya kendini saçma sapan şeyler düşünüp yaşlandırıyosun. ne salaksın, dans et, genç kal hayat güzel,ne kadar çok şeyle beslenirsen o kadar iyidir hadi göriyim seni vırıın vırnnn'
harika

Bizim karşı komşumuz da bu dans topluluğunda yer alıyor. Bu projeyi görünce farkettim. Orda da karşılaştık haliyle. 'nası beğendin mi? işte hergün böyleyiz' dedi
Birşey diyemedim. Zaman çok çabuk geçiyordu ve merdivenden inerken kendimi bir kez daha boş olarak gördüm. Beslenme çantasında sadece elma ve yumurtası olan bi'çocuktum. İnsanlar doyuyordu evet hem de tıka basa...

Çarşamba, Mayıs 17, 2006

okuduğumuzu anladık mı?

sorubir: 'modern zamanlarda aşk yorulmuş mudur?bu mudur?' nil

cevapbir: evet yorulmuştur, baharın gelmesiyle de bi'alakası yoktur, beni kandırmaya çalışmayın!
soruiki: 'modern zamanlarda aşk buharlaşıp uçmuş mudur? bu mudur?' nil
cevapiki: modern zaman işte adı üstünde...

soruüç: 'modern zamanlarda aşk dibdidududu mudur? bu mudur?' nil
cevapüç: ahahh kafayı yedi... nolldu çıkamadın mı işin içinden,? soruya bak , vermiyorum cevap banane, zaten üç kuruşluk aklım var. Bi de bunlarla mı uğraşıcam yaa cıkcıkcık.

Cuma, Mayıs 12, 2006

o da ne? bir kuş mu? bir uçak mı?


Can İstanbul'a geldi yehuuu. Boynuna atladım herzamanki gibi. Evimizin yeni halini çok beğendi(badana ve bahar temizliği) Şimdi dışarı çıktı yarın da çıkıcaz, içre falan hepberaber...taksime...dağıtmamız lazım. çok fena...

zaten

başka ne beklenebilirdi ki?

Interaktif sanal performans( aşama 3)


Efendim sevgili flaneur böyle sanal bir performansa öncülük etmiş.İçre' de pası bana atmış. Bu böyle ne olur nereye gider bilemem de,
bana düşen görevi yaptım ve pembe gönlüm sende-den yola çıkarak iki de çizik attım. Hadi bakalım konuştur sanatını gaia hanım. Madem ki son günlerde yazmak istemiyorsunuz
o zaman çizin, demokrasilerde çareler tükenmez.

Çarşamba, Mayıs 10, 2006

açılsusamaçıl



Susam sokağı tekrar yayınlanmalı bence... Bıkmadan izleyebilirim herhalde yine tırtılların asla kahverengi bot giymediklerini, kurabiye canavarının kurabiyelerini yiyemeyişini (içim giderdi)
Edi'nin 'ama ben çoook susadım' demesini, Tahsin amcayı, aşık olduğum Hakan abiyi, kermitin kulakları ve burnu olmadığı halde satıcının zoruyla gözlük almasını, kırpığın ne kadar sıkışık ve küçük bir evinin olduğunu...

'bir kız gelecek dağdan döne döneeeeee,
bir kız gelecek dağdan döne döneeee,
bir kız gelecek döne döne
dağdan bir kız döne döne
bir kızzz gelecek dağdan döne döneeeee'
diye uzun ve eziyetli nakaratından sonra o dağdan döne döne gelmesi gereken kız, tepesinden falan çıkardı ya da dağı delip falan geçerdi...Caaanım piyanist o sözleri karıştırmadan söylediğiyle kalırdı. Ben de 'of ne salaksın döneceksin dö-ne-cek' derdim.
Birde vosvosun içinde bir yanımda ikinumara bir yanımda birnumaralı gaia verken dilimde hep şu şarkı olurdu. O iki canavar da beni sağa sola olmak üzere mütemadiyen sıkıştırırlardı( yani ablalarım canlarım size canavar demiyorum tabi, siz canavarların rolünde olurdunuz, sadece bir rastlantı ahah)
'arada kaldıııııııııııııııım
çok üzgünüüüüüüüüüüüüm
başıma gelen en acı durumdur buuuuuuuuuuu
arada kaldım tam aradaaaaaaa'
Birşey daha hatırlıyorum biraz saçma olmakla beraber güzeldi;
'bu benim önüm önüm önüm
bu benim arkam arkam arkam' diye diye giderdi. Önüm arkam meselesini hala çözmüş değilim ahahah.töbe töbee...
Canımın yandığı bir yer vardı ki ;
'bana sölermisiniz nasıl gidilir... nasıl gidilir... (bu sırada piyanist kukla şarkısının devamını bulamadığı için piyanosuna zalim bir şekilde kafa atardı)

birkiüçdörtbeşaltıyedisekizdokuzononbironikii hi hi hi hi hi hiiiiiiii

sizlere hayatın da ne ile kurtulacağını
anlatan, kulaklarımdan gitmeyen
elele verince neler yapılabildiğini gösteren
şarkıyla veda ediyorum o güzel sesimle ııı ıhım ıhııım;
Sev dünyayııı açılır her kapı işte susam sokağıııı dırıddıdıdı
Dostluk ve sevgi sarıyor heryeri
gel katıl bize verelim eleleee...

Pazartesi, Mayıs 08, 2006

Pazar, Mayıs 07, 2006

aşıkım seviyorum

Aterimi geri istiyorum, ps falan halt etmiş tamam mı?
Evet tamam süper teknoloji bişey demiyorum. Ama o kasetli dönemler de çok güzeldi. Süpermario da hala en sevdiğim oyun. Soruyorlar bana mesela ;
-bak şu var bu var ne oynayalım?
-süper mario
-ahahaha
-nooldu? beğenemedin mi?
-kızım hangi yüzyılda kaldın sen ?
-hallahım yaa ben seviyorum sana mı kalır hıhh...

Ben eskisi gibi Can'la oturup '2 player game' i seçmek istiyorum. Kasetleri takas yapmak istiyorum apartmandaki çocuklarla. Şimdi bu apartmanda
çocuk bile yok. Ne kötü ya bak düşündüm de...
Neyse işte önce ateriyi kuruyosun tamam mı! Bak heyecanlandım... İçecek abur cubur vs alıyorsun
mahalle bakkalından. Baban daha çalışıyor gelmesine
çok var. Çiçekler de sulanmış. Annen ev işlerinden yorulmuş uyuyor terastaki çiçeklerin hışırtısıyla, penceresi açık. Akıl edip üstüne birşey örtmüşüm, süperim. Ödev var ama, yaparsın kaçmıyo yaa. Kulağın vosvos sesinde,
duyduğun an toplanacaksın, çok hızlı olman lazım. Odada, defteri kitabı, çalıştığını belli edecek şekilde yerleştirmişsin. Ateriyi televizyonun arkasına sakladığın anda koşup oturucaksın başına, baban merdivenlerden çıkana kadar vaktin var çünkü.
İlk ben başlıyorum, ben altınları yutarken, Can da metrosunu yiyiyor. Pauseye basıp ben de uludağ gazozumu içiyorum. Hayattan beklentim ne? oyunu bitirmek. Bitiriyoruz zaten genelde. Sonra sıkılıyor Can, ben sıkılmam hiç, mario çünkü bu. Aaaa ne dicem, bizim okulda yaşlı bir hizmetli var adını Süpermario taktık, tıpatıp benziyo. Ben ona aşıkım seviyorum...hep gülüyor...

-bidakka durdur bakiyim
-...
-babam geldi galiba
-git bak git baak çabuk
-kızım bizim vosvos işte ne bakıcam
-topla toplaa, save ledin mi?
-ya sktiret(afedersiniz)

Herkes odalarına, derse kaldığı yerden devam!
En büyük heyecanlarımız bunlardı bizim o zamanlar.
Babam yemezdi tabi. Ya da yemiş gibi yapardı.
Anlayamazdım, bizden daha profesyoneldi sanırım.

-geliyo geliyo!!
-ne zamandır çalışıyoruz
-işte iki saat falan
-oooo bu günleri de mi görücektim yaa hahayyt
-naber baba?
-iyi, can nerde?
-odasında
-ahaha vallahi mi? siz adam olucaksınız galiba
hadi bakalım.
-vay baba naber?
-iyilik iyilik hadi devam edin siz
-yok baba ara vercez iki saattir çalışıyoruz.

Ahh ne yalan ne yalan. Hep böyle değildi tabi. Biz çalışmamız gereken
zamanları biliyoruduk ahaha. Sonra o ateri başka çocuklara verildi.
Annem ders çalışalım istiyordu haklı olarak.
Ama daha sonra bu sefer sega marka bir üst kalite başka ateri aldık
Can'la. Onda da Sonic'e takmıştık. Süper karizma bi karakter de Sonic'ti.
Onla da bir müddet zaman geçirdik.Oyun falan bitirdik.
Annem onu da verdi. Başka çocuklar da oynasın diye.


Annem yine içerde uyuyor(badana temizlik falan) Ama odası ne terasa bakıyor, ne de penceresi açık. Babam burda değil olsa bile zaten çalışmıyor, vosvos da yok. Can bile yok İstanbul'da. Benim ders çalışmam lazım, kimseyi kandırıcak halim yok, eski tad yok, bundan sonrası bana kalmış yani, uff...!

Cumartesi, Mayıs 06, 2006

vosvos istiyorum açık ve net

Yaa baba bu sefer de ben sana bağırıyorum... Neden değiştirdin bizim
vosvosu yaa? Şimdi ben alana kadar biraz zaman geçmeli,
mezun oluyorum tamam ama dayanamıyorum...
Baba sana bağırıyorum, lastiğinden vurulursa bir
vosvos
nereye kadar gidebilir?
Ben gitmek istiyorum, kendim gezmek için değil vallahi!!Bir vosvos tarihte çok uzağa gitmiş olamaz (dayanamaz derler) Ben sadece onu gezdirmek istiyorum. tek amacım bu.
Bizim modifiyeci arkadaşlar var ( hastayım bu cümleye)
Yapar onlar bişeyler, üstünü de açtırırız, eski 62(tavşan) modelinin yerini
tutmaz ama o da senin suçun.
Neyse ben gidiyorum, şimdilik yanlız gidiyorum heryere, şimdilik...


ne? nee?


'paran cebinde kalsın
bırak artık rahatsın
bu kız malı mülkü naaapsın?
çalışır yapar
tek taşını almış
tam turunu atmış
yüreğin kaç karatmış
bu kız onu sorar...'