Pazar, Şubat 12, 2006

Bugün

cihangir-deydik. Nesrin ve zeynep-le. Onlar bambiye gittiler yemek yemeğe, ben de sonradan yanlarına gittim çünkü benim karnım tok ve sırtım da pekti. Aslında yerdim orda şöyleeee bir kaşarlı dürüm, efendime söyliiiyim kumru, ne biliiiyim dilli kaşarlı... Ama aç gözlülük olurdu. Bambiye doğru çıkarken, yokuşun hemen dibinde bir bambinin daha açıldığını gördüm. Daha çıkamadan bir solukta o dik yokuşu, ayağıma servis, görülmüş şey değil. Böyle bir üreme karşısında 'çok hızlısınız' diyebildim sadece(içimden)
Böylelikle birbirimize daha yakın olduk. Yakında kapımızın önünde açarlarsa şaşırmam. Bir de verdikleri karikatürlü haritalarda (takvim aynı zamanda) bizim evi de görebiliyorum. Ne kadar yol aldığımı eve gelip baktığım takvimden(haritadan) hesaplıyorum, adımlarımı sayıyorum ki kaç tane atmışım, bunlar önemli şeyler...

Aslında bugün hava soğuktu ama yine de güzeldi. Çok eğlendim. Nesrin de benim fotoğraflarımı çekti. Ben de onun fotoğraflarını çektim, zeynep-i de çektik. Sonra ben eve geldiğimde bilgisayar başında fotoğrafları düzenlerken de çok eğlendim. Bu yukardaki de onlardan bir tanesi.
Bunlardan ayrı olarak ise şöyle birşey var, okullar açılıyor pazartesi. 'Napıcam? son sene aman allahım, ne olucam sonra? nerdeyim, ben kimim?' gibi anlamsız heyecanlar da başlamış bulunmaktadır bünyemde. Söylemeden edemeyeceğim!

Cuma, Şubat 10, 2006

Kırmızı Başlıklı Kız

-eee şeyy ben birşey diyebilir miyim?
-tabii...
-burdan çok sevgili kuzenim esin-ciğime selam söylüyorum, el de sallayabilir miyim?
-evet tabii ama yayınımız bitmek üzere biraz çabuk olursak tek tek isim vermeden...
-ıııı tamam onu çok seviyorum, çok özledim, ayrıca çok saygıdeğer aileme, akrabalarıma, çocukluk arkadaşım aslı şeyma-ya(evden kaçmadıysa) nesrin-e, semoşçuğuma, arkadaşlarıma, beni sevennn...
-hanfendi yayın diyoruz, keselim diyoruz, herkese selam deyin olsun bitsin, lütfen
-bi saniye hazır beni görüyorlarken, g.s.f 'ye, hocalarıma, ismini sayamadığım herkese, lütfen kırılmasınlar, program bitiyormuş...
-evet bir programın daha sonuna geldik sayın seyirciler... haftayaa tekraa...
-ayrıca pardon çok kısa, blog arkadaşlarıma, beni takip edenlere ahaha, saygılar sunuyorum, gizli kalmış kahramanlara, iyilere, yetim hakkı yemeyenlere, tüm italyanlara(oraya gidicem yaa o bakımdan yolunu yapıyorum) italyanca bilenlere, bütün vosvoslara, vespalara, kara kediye, daha kime? sana bana, voleybol severlere, takımdaki arkadaşlarıma falan...
-arkadaşlar kestiiiik, haspinallah...
-bir de benim kırmızı bir montum oldu başlığı da var, annem yaptı onu da, eskiden benim- ilkokula giderken- kırmızı başlıklı bir montum vardı aynen şimdi olduğu gibi. kırmızı başlıklı kız derlerdi bana. şimdi de derler mi acaba? hazır burdayken diyecek olanlara da selam yolluyorum...
-...?
- ne? bitti mi? yayında değil miyiz? aşkolsun...yaa bırak kolumu kardeşim, kime diyorum, heyy, sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Bir Kart Çek



Görüyoruuuum... ama anlatamıyoruumm.. başına birşeyler gelecek ama şu yakınlarda dur bakalım... görüyorum dediğime bakmayın, faldan, büyüden anlamam ben. Atıyorum. Biraz sihir bilirim o da çok az. İşte kulağının arkasından para çıkartırım (lira) peceteyi avucuma sıkıştırırım el yordamıyla (annem kullanır bu kelimeyi de:
-bunu alıyosuunn açıyosun, bir taraftan el yordamıyla kıvırıyosun, bak bak nevale bak kızım eline yakışsın biraz
-yaa anne napiyim baklava ustası mıyım ben? gel börek yapalım bak nasıl açıyorum, kralına gider ahah
-bak nasıl ciddiye almıyo gülüyo kah kah , hadi be siz de... hiçbiriniz gönlümce değilsiniz.)
bir bakmışsın hokuuus pokuuus(o da ne demekse) çiçek oluvermiş. Şaka değil bunları yapıyorum(?)(!) Küçükken merak sarmıştım bu işe Sermet Erkin (büyük iluzyonist !!)yüzünden. Hatta 900lü hattı vardı bir aralar onun, sihirleri nasıl yaptığını açıklıyodu. Aramıştım ama çok yazar diye kapadım ahaha. Sonra eve fatura geldiğinde (faturada nereler aranmışsa gözüküyordu ki halaa öyle) babam, ben ve annem -arada can da var ama onun bundan haberi yok- arasında şöyle bir dialog geçti:
-şazii kim aramış bu 900 lü hatları? ( zannediyo ki başka 900lü hatlar aranmış)
-bilmem kim?
-neval sen biliyo musun?
-yooo kim aramış ki? can olmasın ?
-can? böyle çabuk ? 900 lü hatlar?
-ee evet ne sandın? koskocaman oldu, o aramıştır
-...
-yaa uff ben aradım ama sermet erkin baba yaa gerçekten, sapık hatlar değil vallahi, sihir için yani okulda arkadaşlar arasında yaparım nebiliyim bi enteresanlık olur diye...olmaz mı?
- emin misin sermet erkin? 900 lü hat?
-inanmıyosan gel arayalım gel...
-şazii ne diyo bu?

Sonra baktı babam bende iş var, o da bir numara öğretti. Şimdilerde bir klasik(parmak kesme) ama o zamanlar süperdi...Ben reklamlardaki çocuk gibi babamın göğsüne bir S harfi yapıştırmamıştım o zamanlar... Ne salakmışım... Ya da annemin göğsüne... 'benim annem süper süper freni olmayan vosvosla pazara gidip geliyordu ' diye de bir bahanem varken üstelik. Annesi arkasına bakınca araba gidiyormus hıhh yok yaaaa?
Neyse sonra bize iskambil kağıtlardan bir sürü oyun ve numara öğretmişti babam. Eve geldiğinde dibinde biterdik:
-baba hadiii hadii başka numara öğret(vik vik vik)
-tamam şimdiii can çek bi tane kağıt bana gösterme.
can:çektim
ben: bakiyim
can: olmazz yaa
ben: yaa ne safsın ben bakabilirim bişey olmaz
can : söyleme ama fena olur
-neysee baktınız mı? koy arasına şimdi
ben: arasına koyucaksın
can: biliyoruz
(ben çekmedim yaa kartı uyuz olmusum ahaha)
- şimdiii bu kart mıydı çektiğin? karo kız
can: aaaa evet neval söyledi di mi ? saymam...

Bu numaralarla çok kekledim arkadaşlarımı. şimdi yemiyorlar ama. Tam başlıcam :
-hee biliyorum ben onu ver ben sana yapıyım
-istemez.