Çarşamba, Kasım 30, 2005

malzemeleri sayıyorum!


1 tabak ince kıyılmış sulu boya
1 adet ben
1 su bardağı abla
alabildiğine anne

İlkokula gidiyorum, ablam liseye.İkimiz de resim derslerini severdik.Güzel Sanatlara girdik zaten sonra.Hatırlıyorum ikimizin de aynı gün resim dersi vardı ve suluboya gerekliydi.Ben ağlıyorum ben alıcam diye, O da vermek istemiyor.Hırsa dönüştü olay, çok da gerekmezdi götürmek ama ben alıcam demiştim bir kere.İki tane suluboyamız olsa olay çıkmicaktı bile.Şu anda konusu bile geçmeyecekti.Sonunda annem ablamı büyüklük yapıp suluboyayı küçük kardeşine vermesi için ikna etti.zafer benimdi,alırım demiştim ve almıştım!!
O hırs geçince, ağladım tabi okulda.Hem resim yapıyorum hem ağlıyorum.İlkokulla lise arası ikiyüz metre kadardı.Gidip yetiştirmeliydim dersine.Nasıl çıktığımı hatırlamıyorum, elimde suluboya siyah önlüklü bücür ben, lise bahçesinin demirlerinden kafamı sokmuş öğle tatiline çıkan kocaman liseli abla ve abilerime ağlamaklı gözlerle bakıyordum.beni bir kız gördü:
''ne şirin şeysin sen,neden ağlıyosun,kimi arıyosun burda,ahh canım gel''
''ablamı''
''hıımm ablanın adı ne?''
Sonra ona ablamı tarif ettim. Aynı sınıftalarmış, beni tuttu elimden ablama götürdü. Merdivenler çok büyüktü, tavanlar ve kapılar... Koridorun sonundaki sınıftan ablam çıktı.Beni görünce şaşırdı, nasıl geldin? neden geldin? falan gibi sorular sordu.
''sana suluboyayı getirdim, benim dersim bitti, seninkine yetiştirdim mi?''
Görevimi yapmıştım ama onun da dersi bitmişti.dersinin bittiğini öğrendikten sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. eve nasıl gittiğimi? o kızın ismini? suluboyaya ne olduğunu? hatırladığım tek şey; içine yaşlarımı akıttığım boyanın kıvamının çok güzel oluşuydu.
Abla üzülme, başka sefere, söz yetiştireceğim,sööözzz:)

Perşembe, Kasım 24, 2005

ağaç=durak


-nevallllll!!!
-...
-dur öyle resmini çekicemm.
-:)
-şimdi gelir otobüs,korkma seni alıcak teyzem indiğin yerden tamam mı?
-tamam,korkmuyorum.
-kocaman kız oldun,aferin!
-(şöförün arkası boştur inşallah)
-heh geliyo,selam söylersin,ara gidince.
-...

yağmur mu? çamur mu?


Ablam bana kış hediyesi bir çift bot aldı.Çocuklar gibi şendim dün gece,bütün pantolonlarımla denedim.Evde hopladım zıpladım.Suların üstünden şöyle atlarım dedim,kar yağsa şöyle bozarım dedim, su mu? hayatta girmez taş gibi bot dedim.Sonra başucuma koydum,yattım,hayal kurdum,uyudum.
Uyandığımda,tıpkı çocukken yaptığım gibi,geceden hazırladığım giysilerimi giydim, botlarımı da çektim altına, süper şahaneydim.Ne yağmur? ne çamur? hepsi vız gelirdi bana,önüme gelene bin tekme atardım.Botlarım siyahtı, ben ise bir tırtıl ve dilimde şu melodi okulun yolunu tutmuştum;
Tırtıllar asla asla asla asla kahverengii bottt giymezleeeerr,traalalaalaaaaa...

Perşembe, Kasım 17, 2005

konuş benimle vosvos

62 model bir vosvosumuz vardı.Çok kahrımızı çekmişti ihtiyar. Babamın onu evin önüne her getirişinde ya da içine tıklım tıkış bindiğimiz her gezi sonunda dile gelecekmiş gibi gerinirdi, birşeyler söylerdi belli ki. Canlı zannederdim onu.
Frene,aynalara,kornaya,göstergeye,farlara,sileceklere falan pek gereksinim duymuyordu babam. Allaha emanet gidiyorduk. Bir gün hiç unutmam sağ koltuk yoktu 15 gün falan...!!!
Dört kardeşiz biz.Önceden rahatça arkayı dörtleyebiliyorduk.Tabi zaman geçtikçe bizdeki eller ayaklar aldı başını gitti.Ben ve ablamlar neyse kardeşim arabaya giremez oldu. Daha biz kocaman adam olmadan önce bir keresinde vosvosa onbir kişi binmiştik...! neymiş efendim 'babam bizi denize götürsün' müş. Şöyle ki:
Arabayı kullanan babam olur, ön koltukta iki kişi, arkada dört kişi, dört kişi de kucaklara oturmuş ettimi onbir kişi. Vallahi nasıl olduğunu benim de aklım pek almıyor şimdilerde. Ama çocukların olma ihtimalini gözönünde bulundurduğumda evet diyorum neden olmasın?
Pek kilitlemezdi babam vosvosumuzu, zaten öyle bir sistemi de yoktu, bir gün sarhoşun biri açmış binmiş sabahlamış içinde, arabayı da almış götürmüş 300 metre ileriye stadın ortasına çekmiş.(nasıl götürdüğü konusunda hala bir fikrimiz yok, babam söylemiyor ama kesin anahtarı unutmuştu üzerinde) Sonra bulundu tabi,babam binip hiçbirşey olmamış gibi işe gitti...
Şimdilerde yeni bir arabamız var. Evet içinde ısınabiliyoruz kışın, babam yağmur yağdığında silecekleri çalıştırabiliyor, kornaya basıp yolda gezinen bir köpeği uyarabiliyor ya da bizim yerimize şarkı söyleyebiliyor bu araba. Ama konuş dediğimde bir hareket yok. Sen onca şeyi yap, bir konuşmayı becereme, olacak iş mi bu şimdi?
Hayallerim arasında doğru dürüst konuşabilen bir vosvos almak da var.

-kızım bak bunun motoru seni yolda bırakır.
-...
-hem çok ses çıkartıyo pır pır pır.
-...
-piyasada kalmadı bunlardan artık bulmak da zor.
-banane alıcam.
-iyi ne halin varsa gör.!
-...

Salı, Kasım 01, 2005

hatıra hatıra dedin...

Hatıra defteri aldırtmışım babama küçükken. O da ilk sayfasına bişeyler yazmış:
''...neval günlük tutacağı için bu defteri bana altı bin liraya aldırttı...senin başarıların benim gururum olacaktır sevgiler çocuğum.''

Şimdi onları karıştırıyordum. Beni güldüren bir kaç manili hatıra:

''sevgili arkadaşım Neval seni çok ama çok seviyorum. Seni duygudan ve çiğdemden daha çok seviyorum inan yani Ailenide çok seviyorum onları unuturmuyum canım.Gülşah ablayı,betül ablanı,Anneni,babanı ve can'ı tabi yanlış anlama o anlamda söylemek istemedim.Sevgili ve değerli arkadaşım Neval hatıra'ya son vermek zorundayım ve sana okul hayatında ve diğer şeylerde başarılar dilerim. mani: şelaleler akıyor
neval içinde yıkanıyor
bunu gören erkekler
şaşkın şaşkın bakıyor''

Bu arkadaşım kesin Can'a vurgundu. Hemen panik olmuş yanlış anlama falan diye. Hatırlıyorum maniyi okuduktan sonra çok utanmıştım. Hey Allahım!

''Neval seni çok seviyorum.Seninle bazen iyi anlaşamıyoruz.Kavga ediyoruz.Sonrada üzülüyorum.Seninle küsmek istemiyorum.Önceden en çok Duygu'yu seviyordum.Ama artık en çok seni seviyorum.Çiğdemide senin kadar çok seviyorum.
Şimdi maniye geçiyorum: al gibi kirazlar
beyaz beyaz kiraz
al gibi elmalar
gel beni ağzına at''

Kesin bu kız bana sinir oluyordu, karar verememiş sevmiyorum seni diyememiş, hatıra defterimde ona da temiz bir sayfa ayırdığım için utandı benimle ilgili düşündüklerine. Maniye
geçtiğimizde sinirden saçmalamış olduğunu görüyoruz.

''sevgisiz Neval; bana bu solmuş sarı yapraklı sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim. sana hayatın boyunca mutluluklar dilerim(tabiii başarılarıda unutmuyor başarılar da diliyorum) sevgilerimle
aşk bir boktur onu yiyen coktur sen bu boku yeme olur mu?
yukarıda yazılanların hepsi yalandır.ilgili şahıslara duyurulur.
herkese ve herseye sinirlenme sevgiler.S.S.V.D.S.O.A.Y.A şifreyi çözme''

Beni dövdü dövücek. Hep bir terslik hep bir asabiyet. Daha o yaşta. Ama neyse çok samimi. Yalanı dolanı yok. Küfürünü de etmiş ufak çapta. Rahatlamış beni de germiş.

Çok güldüm bunları okuyunca. İyiki babama aldırmışım altı bin liraya. Bana ayrılan bu kalbiniz kadar temiz sayfa için teşekkür ediyorum. Ayşeyi de sizin kadar çok seviyorum. Manime geçiyorum: dozer geliyor dozer
çekilin yoldan ezer
benim bir arkadaşım var
herkesten güzel