Salı, Ocak 31, 2006

DT2-montum-çantam-atkım-ben ve ucube kahraman

Bugün yaptığım sunumlar çok iyi geçti ama çok yoruldum. Sabah çıkışlarımı almak için kalktım, işim ömrümü verdiğim, kanımı kurutan,artık çalışanlarıyla kanka olduğum, bu sayede ucuz atlattığım ozalitçide uzun sürer diye düşündüm. Bilseydim on dakikada biteceğini daha çok uyurdum. Yüküm haftasonuna göre daha azdı. Şu kışı ondan dolayı sevmiyorum. Kendimi mi taşiyim? Monttan dobidik olmus kollarıma cantamı mı takiyim? Nasıl takmalıyım ki kayıp kayıp durmasın? beni de sinir etmesin! Atkıyı çıkarsam üşürüm mecbur takıcam, eldivenimin teki mi düştü ne? aman buzda kaymayalım! gibi çelişkiler içerisinde bir de kocaman torbalarla çöpçü gibi otobüslere, vapurlara biniyorum. Yanıma da mümkünse kimse oturmasın o sırada. Ya da otursa da homurdanmasın. Bir keresinde içinde manken kafaları taşıdım o siyah poşetlerin. Bence cesetleri kesip kesip vapurda denize atıyormusum hissi uyandırıyordum bana tip tip bakan çoğu insanda. Poşetin arasından da ten rengi, ölü bakışlı, ifadesiz manken yüzleri gözüküyordu. Beni bir cani sanmasınlar diye masum bir balık bakışı atıyorum sabah sabah etrafa (gözlerim bazen şiş olabiliyor uykumu yatakta bıraktıysam ,artık ne kadar masum olabiliyorsam o sırada? idare biraz idare)Ama yaz öyle mi? Yıkıyorum ve çıkıyorum ohh ne rahat, saçımı da savuruyorum, hıhh!! ahaha.

Dün eve gelirken otobüste fotoğrafını çektim hareket etmekte zorlandığım dobidik halimin. Bir de poşet vardı yine yanımda, onu çekmedim ama. Neyse meydanda indiğimde uykulu ve yorgun ben şöyle düşündüm bir an 'yaa çantamı daha önde mi taşısam? birisi çekip alsa koşamam herhalde(çok hızlı koşarım ben aslında, neden acaba? ahah) kendimi çok hantal hissediyorum bu kış elbiseleriyle...' O sırada yemin ediyorum ki tam o sırada, size yalan borcum mu var? (bakınız aşağıda) bir çocuk, delikanlı kendi deyimiyle,işe yaramaz bir kahraman şöyle buyurdu:
-hanfendi pardon!
-e eeefendim?
-bakın dikkatli olun çantanıza. Demin şurdaki çocuk(uzağı işaret eder) dibinize kadar geldi, çantanızı alacaktı bence.
-(arkama bakaraktan yürüyorum, çocuktan da kıllanıyorum) aa teşekkürler...?
-gerçekten size yalan borcum mu var? Burası İstanbul (meydandaki ışıklara kadar gelmiş benle bu sırada hala konusuyor) beni yanlış anlamayın sakın...
-tamam saol gerçekten dikkat ederim!!!
-öğrencisinizz galiba?
-...(şimdi yanlış anlayabilirim sanırım, adi pislik, kafana bi vuraaaarsam görürsün)
-hayır tipiniz öyle ondan.
Adımlarımın hızlandı bu sırada tabi yusuf yusufum ahah. Hiiiiiiç cevap vermeden karşıya geçtim baktım hala geliyor süper kurtarıcım temel.

-dikkat edin o bakımdan söyledim burası İstanbul, ben İzmir-liyim... İzmir-in gözünü seviyim.
Eee defol git o zaman bre haydut, İzmirde paşa paşa ohh.. milleti kurtarma derdi de yok.
-yanlış anlamayın beni...sizin iyiliğiniz için... adınız neydi?!!!
Sanki sana adımı söylesem anlicaksın süper insan. Hadi dedim neval dedim!! nevar dedim sanıcaksın uğraş dur mertulaşın dediği gibi.
Tekrarlıcaksın, cevap vermicem, belki sinirlenip beni takip ediceksin, kavga sebebi akşam akşam. Hem sen ne beklersin hayattan? Böyle davrandığın sürece hangi kız senin boynuna atlar? Atlak kız:
- adım mı adım mı? ohhh tanrım ayşeee ayşeeeee, hayatımın anlamı, beni kurtardın, çamtamda çok önemli evraklarım vardı, para da vardı ama parayı boşver mühim olan insanlık. evlenelim. ne dersin? kır düğünü ayy çok helecanlııı...

Madem ki o kadar iyilik sever bi insan yapısına sahipsin, neden o sırada uçup da kulağından tutmadın o veledin? savurmadın yanımdan? geç bunları geç anam babam geç... yalaka tip seniiiiiii, ucube seniii(nasıl salladım ahah) seni burdan alkışlıyor beraberinde İzmir-e postalıyorum.(kibarca kovuyorum ahah)

Kendini bize bir süperkahraman gibi göstermeye çalışan (yemezler) şahıs bulunmuştur. İlginize... Taklitlerinden sakınınız.

Pazartesi, Ocak 30, 2006

haftasonu


İlk defa hafta sonu okula gittim. O kadar okul okudum, ilkokul olsun lise olsun efendime söyliyiiim bi anasınıfı olsun (atma ana okuluna gittin mi ki sen?) beni hiçbir kuvvet haftasonu kaldıramazdı ki gerek de kalmazdı. Çünkü küçükken haftasonu demek uyumak demekti, çizgi film izlemek demekti, güneşli günler demekti( pazar gecesini hafta sonuna dahil etmiyorum çünkü pazar gecesi sinemaları benim sinirimi bozardı. İzleyebilseydim belki aramız iyi olabilirdi. Şimdi onu burda iyi anıyor olurdum ama ben yatağımda uyumak için debelenirken, onun salonumda fink atıyor olmasına ve bütün evi o iğrenç maviye boyamasına sinir oluyordum. Uyuyamazdım ve sabah erken kalkıp okula gitmem gerekirdi, çok zor günlerdiiii çook) Ama şimdi paşa paşa kalktım ve bizim çalışmamız için asistanların gelip açtığı giyim atölyesinde bütün günümü hatta haftasonumu geçirdim. Sergi için çalışmalara başladık, yarın da 2 tane dosya teslimi var bir tane de sınav var sanırım (sanırım!!!) Okulda in cin top oynuyordu diye tabir edebileciğim bir kalabalık vardı. Atölyeye sürekli girip çıkan, hamile , yeşil gözlü, tekir olmakla beraber mütemadiyen gırrlayan bir de kedimiz vardı. Fotoğraftaki ayakkabı dolabını çok seviyorum, zamanında giymedikleri ayakkabıları getirmiş insanlar, diploma projelerinde yapacakları defilelerinde kullansın diye öğrenciler. Ama hepsi çok küçük bana olmuyolar( onlar küçük kesinlikle benim ayaklarım büyük değil değil?? tamam itiraf ediorum 39 ??? offff 39 buçuk??? 39buçuktan40 tamam oldu mu? hatta spor ayakkabı da bazen 41, ohh bea)

Aşağıdaki şapkayla ise (öyle oluyor kendisi) yeni tanıştım(eski öğrenci yapımı)Bir köşede kalmış, çekingen , güzel olmakla beraber bunun farkına varamamış, cesaretsiz bir şapkaydı. Onu da topluma kazandırdım. Saygılar...

yarın sabah için hadi üç kulfu bir elhem hep bir ağızdan...şimdiden teşekkür benden takdir sizden...

Çarşamba, Ocak 25, 2006

sevgili aileme uzaklardan mektup...


nasılsınız? kardan dolayı görüşemiyoruz. Sefgili gaia ablacımm bu mektubu anneme aynen okursun ya da göster o okusun farketmez (ama bence sen oku daha dramatik ahaha). Ben yakında eve döneceğim. Sakın merak etmesin, bu benim yarattığım geçici bir durum. Keyfim yerinde, sıcak burası, siz nasılsınız? Polarlar iyi ısıtıyor mu? Aklım sizde kalmasın, anlat olur mu ayrıntılarıyla? Ödevlerden de bir kaçış bu aynı zamanda ,aslında yollar açık ama Ortaköy de güzel. Taksim meydanının kafa koparan soğuğu beni yıkabilir, malum kendimi o kadar güçlü hissetmiyorum. Annemin yaptığı palto beni çok ısıtıyor, yakında fotoğrafımı çekerse semoş koyarım buraya, onu da anneme gösterirsin. Hem burda italyanca pratik de yapıyorum. Bakın semoşun da selamı var. Sen de 2 numaraya selam söyle, isterse benim yatağımda yatabilir. Odamdaki dağınıklığı gelince toplarım, anneme söyle dokunmasın. Dolaptaki elmalardan payıma düşenleri ayırın gelince yerim ben ya da vazgeçtim aranızda paylaşın, helal olsun. beni merak etmeyin.ahah. Okullar perşembe de tatilmiş, tatil uzadıkça içimi bir sevinç ve stres kaplıyor aynı anda,nasıl böyle atabiliyorlar(nba) anlamıyorum. Unutmadan kar çok güzel bazen yiyiyorum. Anneme söyle kızmasın önce ısıtıyorum ağzımda sonra yutuyorum. Babam nasıl konustunuz mu? Can günde kaç soru çözüyor acaba? onu da ayrı merak ediyorum neyse Şimdilik bu kadar, sizleri çok öpüyorum,çok özledim,canım ailem...

ben nevar neval?'

Pazartesi, Ocak 23, 2006

Tatil


Okullar tatil, çocuklar gibi şenim. heyoo hu huuu( göbek atıyorum bu sırada)
ama diploma projesi için napıcam, son sene stresi cornelius'un da dediği gibi,nollcam ben allaaam gibi paniklemeler,erteleyememeler, tırnak yemeler, tatil oldukça eziyet haline geliyor,uzadıkça uzuyor. Evet şuan çok mutluyum. Pişman mıyım? değilim. Ama sonrası he? sonrası?
neyse ben ânımı yaşamayı tercih ediyorum. Gelsin kaR, yağsın, varsın tatil olsun.soğuk mu o da ne? hıhh:)

sen kimsin?

Şu sıralar herkesi kavga ederken görüyorum. Bir gerilim bir gerilim... Dün Semoşla buluştuk. Bir mağazada ödeme yapmak için sıraya girmiş olan deli kadın ve annesi birden çıldırdı. Kasiyer kızla kavga etmeye başladılar (başrol aslında deli kadınındı, annesi pek masumdu, ama o da bizim Zeynep gibi masum görünüp sonradan delirenlerdenmiş, şaşırdım)
Belli ki ( şimdilik bu deli kadına kırmızı surat diyelim daha da kısaltırsak k.s olabilir) k.s kavga arıyordu. Şöyle bir sesle irkildik:
-Sen kimsiiiiiiin? müdürünü çağııır banaaaaaa(ses cümlenin sonlarında incelip iğrenç bi ton alıyor)
Böyle kavga eden ve sinirlenen insanların tipleri çok komik oluyor. Saçları falan kafalarını titretmekten sallanıyor, yüzler kızarıyor, bütün karizmaları gidiyor. Bana bir de birbirlerine yumruk atmaya çalışıp da atamayan insanlar komik gelir, uzanırlar yetişemezler ahah. Ayrıca herzaman söylenen 'sen kimsin? benim kim olduğumu biliyo musun?' gibi çok tanıdık gelen tehditlere de artık karnımız tok. k.s bunları da söyledi tabi arada. Kasiyer kız:
-pekii hemen bilmem ne bey bilmem ne bey kasaya lüt... heh geldiniz mi? bu kadın bana bok dedi salak dedi.
ahah ne diyosun, çocuk gibi bir de arkasını döndü. Semoşla çok güldük. K.S nin suratı daha da bir kızardı. Güvenliğe yumruk atmaya çalıştı falan (başardı da) annesi de kızını sinirlendirdiler diye delirdi, kasiyer kıza şöyle dedi:
-o veremlinin yüzünden, bırakın yolucam onu...
Korktuk çıktık dışarı. Bu sefer 'müşteri daima haklıdır' diyen semoşla, 'ama bok demiş' diyen ben tartıştık ahah. (tartıştık derken kavganın sebeplerini araştırıyorduk) sonraaa amann bize ne deyip, işimize gücümüze baktık. Ama gerdiler bizi.
Biraz önce de beyaz sovunun tekrarına baktım. orda da orkide bağğnuu ve karamurat vardı. Şu dialoglara maruz kaldım:

orkide: bundan sonra kahvaltıyı yatağıma istiyorum canııiiıımmm.
karamurat: tepsiyi senin kafana bir geçiririm görürsün

orkide: o gözlüğü takıcam,kırma
karamurat: (hışımla ezer gözlüğü ayaklarıyla) al şimdi yamuk yumuk tak.

orkide: o orkidelerime dokunamazsın!!
karamurat: orkidelerini paralarım,kafanda kırarım o saksıyı!!!
Bunlara bir yorum yapamayacağım ne yazık ki. Başarılar, saygılar...

Ama genel olarak herkes gergin, herkes sinirli 'nevarr nevarr? sen kimsin? hangi hakla bana dokunabilirsin sen, defol'
Ben ise bu gergin ortamları gördükçe kendimi bir melek gibi görüyorum:)(gül gül)

Salı, Ocak 17, 2006

Bir Küçük Zeynep



Bu da bizim biricik kuzenimiz.Kendisi 4 buçuktan 5 yaşındadır.Bayramda onu göremedim ne yazık ki. Ablam görmüş ve zamanının çoğunu onunla geçirmiş bu bayram. Herkes onu tebrik etti çünkü kimse zeynep-in hızına yetişemiyor.Ablamla onun hakkında bir röportaj yaptım, işte geçirdiği zor dakikalar:

nevar: Sayın gaia bayramda sanırım cesaret isteyen bir şey yapmışsınız?
gaia: evet nevar hanım ancak sanarsınız zaten siz ahahahah
n: lütfen biraz ciddi olalım...
g: ıı ıhım evet herkes teşekkür etti bana nacizane bir görev addettim bu meseleyi kendime
n: bu mavi gözlü beyaz tenli canavar kızla ne gibi bir dialogunuz oldu? bi yerinize bişey olmadı umarım?

g: sayın nevar hanım hala sağlamım ancak çok zor zamanlardı, saatlerdi. söz konusu şahısla hemen hemen iki gün geçirdim
n: uffff... çok zor bi durum
g: evet çok zordu! neyse asıl önemli ve zor kısmı
ilk günün akşam saatlerinde başladı
n: evet biraz anlatır mısınız o günden sonra neler hissettiniz?
g: ailesini özellikle annesini sürekli taciz eden bu canavarla benim başetmem gerekiyordu. aslında bi'şi hissetmedim sanırım, 6 saat hanfendi 6 saat aralıksız
ne demek biliyo musunuz?
n: anlıyorum
g: yorulsun da uyusun diye neler yapmadım
n: pekiiii rujla da mı kandırmadınız? Öyle bir şeyler duydum ben ruj sürünce rahatlıyormuş?
g: geçen sefer denemiştim o taktiği aslında işe yarıyor bi süre ama sadece rujla yetinmiyor ki , allık, far, kalem…
n: ooo işiniz zormuş
g: bulduğu herşeyi istiyor,telefon hastalığı ver mesela çok zor oldu telefondan uzak tutmak
n: anlıyorum peki aile büyüklerine bir takım tavsilerde bulunuyomus bunla ilgili neler diceksiniz? 4 çocuk annesi bir kadına verilmemesi gereken tavsiyelermiş sanırım?
g: duydum bende duydum 'kocanla aynı yatakta yatmıcaksın' demiş tehdit etmiş bi' de çığlık atarak
n: 4 çocuk doğurmuş bir kadına olucak iş değil!!
g: evet ve aynennn şöle demiş: 'sevişmiceksin kocanla,öpmek de yok' inanamadım ama kaynaklar çok sağlam...
n: sanırım annemize demiş annem de 'sevişmeyip de napıcam' demiş sanırım?
g: senin bunu bu şekilde duymanı istemezdim ama...
n: ahaha
g: madem öğrenmişin, evet! işte o noktada çığlıklara başlamış 'yapmıcaksın dedim, işte o kadar!!' diye...
n: ilginç çığlık atarak sevişmeyinnnnnnnnnnn mi demiş?
g: ahaha öle o , kızınca baarır...
n: sanırım bi de ortalığı ayağa kaldırmak gibi bir huyu da varmış?
g: evet evet aynı şeyi defalarca yaptırıyor. bi' çeşit işkence yöntemi olarak bulmuş sanırım. çeşitli aralıklarla (aralıkları neye göre belirlediğini öğrenemedim) beni at yaptı evet at!
n: at!
g: bi de 'ohhh ne güzel atmışsın' sen dedi
n: ahahah pardon gülüyorum ama kusura bakmayın
g: yaa tok açın halinden anlamaz tabi
n: neyse tehlikeli bi tür... sanırım buzla oynamayı çok seviyomus kendisi?
g: buz manyağıdır ama bunu size söylediğimi duymasın bilinsin istemiyor
n: elini bir yere çarpsa mesela abartıp hemen 'buzzzzzzzzzz getirinn morardııı buzz getirinnnnn' diye kandırıyomus insanları
g: (gerçi bunun bi de ablası var aramızda kalsın o da küçükken sabun, deterjan falan yerdi) siz de duydunuz demek, aklından geçenleri tahmin etmek zor!
n: neyse efendim siz yara almadan kurtulmussunuz ama sanırım psikolojik bir rahatsızlık bırakmıs sizde?
g: gece saat 23 oldu ben yorgun argın o hala o koltuktan bu koltuğa, ah ahh ne zaman gözümü kapasam o koltuktan bu koltuğa uçuyor ve 'ne güzel atsın sen' sesleri geliyor arkadan
n. ahaha... evet sakin olun... zeynep'i burdan öpme cesaretini buluyormusunuz kendinizde
g:herşeye rağmen onu çok seviyorum. İstanbula getirmeyi düşünüyorum aslında havalar
biraz ısınınca
n: hadi bakalım hazırız biz. Teşekkürler zaman ayırdınız bize.
g: ne demek ben teşekkür ederim.
n: eve kaçta geliceksin yaa gelirken çikolata alsana
g: birazdan cıkarım, dolapta elma var onu ye! çikolata kaç para biliyo musun sen? batırdın beni!
n: o zaman kontör göndersene!

Cumartesi, Ocak 14, 2006

Sen Ağlama...

Eve geldiğimde ablam sevdiğim yemeklerden yapmıştı. Öğrenmişti dediğine göre. Çok da güzeldi, bir de puding yapmıştı içinde piksüvit (babannem öyle der ve bence iyi de eder) vardı. Bir de börek vardı milföy hamurundandı (elinde açmadığı için bir burukluk sezdimdi kendisinde çaktırmadım) Eve gelmeden önce de Nesrin-lerdeydim. Onlar da iki kardeş kısır yapmışlar. (yemek programı gibiydi bugün, ama ben 'hhıımmmmm enfes enfes hayatımda yediğim ennn hhıımm ııhhmm' gibilerinden sahte sesler çıkarmadım). Onu da yedim, inşallah kilo almam, kısırın yanında da çay içtim, kola içmemeye söz verdik çünkü Semoşla birbirimize. Nesrin bir ara bana 18 yaşına bastığı doğumgünü videosunu izletti. Babannesini görünce ağladı, ben de ağladım, bu aralar herşeye ağlıyorum zaten. Yanımda da destekçim oluyor mutlaka. Geçen gün de Semoşla bizde kahvaltı ederken selvi boylum al yazmalıma denk geldik tv de. Onla da ağladık. Bize n'olluyosa:

-ühühü semoş sevgi neydi ? emek miydi?
- üüüüüğğ !!!
-getir çay koyiyim?
-koy anasını satiyim koy içelim.

Selvi boylumdan sonra tvde bir de kargonun şimdilerde yorumladığı sen ağlama şarkısı çıktı mı üstüne . Hadi bakalım. Ben küçükken bu şarkıyı söylerdim (hatta daha iyi yorumladığımı söylerler ahah). Bir alt katımızda hasta bir teyze vardı. İlkokula gidiyordum, okuldan her geldiğimde annem tutardı kolumdan (kadın hep çağırırdı beni annem de kırmazdı) kadının yanına götürürdü. Yatağının ucuna otururdum başlardım ince sesimle:

sen ağlaaaaaaaaaaaaamaa dayanamammm
ağlamaaaa gözz bebeğim sana kıyaamaaaaaammm
al yüreğimmmmmmmmm senin (burda da bazen teklerdim senin miydi benim miydi diye. beniiii seninn olsunnnnnnnn diye geçiş yapardım hemencik kimse anlamazdı ahah)
olsun yüreğin bende kalırsa yaşayamam...

Ben böyle söylerken o teyze hep ağlardı. Neden olduğunu anlamazdım. Çok geçmedi zaten vefat etti. Ben de baştan sona bir daha söylemedim sanırım bu şarkıyı. Ya da ben hatırlamıyorum. Şimdi söylesem mi? (acaba nasıl söylerim)
Saat geç oldu ama hem ablam da uyuyor. Yarın söylerim artık. (deneme bir ki...)
(iç ses: önce şu ödevlerini bitir neval yaa hala sarkı falan... sen ağlama, bilmem ne, onları anlatırsın hocana da artık!!!) Aaaa aslında iyi fikir:

-evet nevalcim naptın anlat?
-ben şarkı söylesem (belki vicdan yaparsınız hani bi ihtimal)
-efendim?
-ıhımm ıhımm sen ağlamaaaaaaaaa dayanamaaaaaaaaam...
-dosyan nerde kızımm?
-ağlamaaaaa gözzzz bebeğim sana kıyamamm al yüreğim beniii senin olsun yüreğin bende kalırsaaaa yaşayamammmm.

Pazar, Ocak 08, 2006

cevap veriyorum



derin bana sormuş yeni tasarımlar mı yolda nedir bu günlerdir beklediğimiz diye... Efendim nasıl da bildiniz. Bayramda annemler burda değiller, hatta biraz önce canım ablam(yağcı değilim içimden geçenler bu sözcükler, sen olmasan ben bir hiçtim, küçükken bizi öğlen uykuları için az zorlamazdın, kitapları da tutuştururdun elimize, can nasıl da uyurdu hemen uyuz ederdi beni. Ben ise duvardaki izlerden hikayeler çıkarırdım uyumazdım, sen gelince uyuma numarası yapardım, bana çok şey öğrettin ahah, itiraf ediyorum ben bir kere bile öğlen uykularımda uyuyamadım, affet abla-şirin bir gülümseme devreye girer parantez kapanır-) ve annem Karamürsel'e babannemlerin yanına gitti.
Biz ise burdayız 2 numaralı ablamla beraber.(babam bizi arkadaşlarına böyle tanıtırdı-içki masasında bir konuşma-
-bak tüysüz ahmet bak bu bizim 1 numara, gel gel kocum benim
-abi sende de maşallah çocuk bol
-bu da 3 numara-ben oluyorum-2 numarayı biliyorsun zaten. hani türkü söyler ağlarsın
-hangisiydi karıştırdım ben abi.
-neyse bi de can var işte bizim tekne kazıntısı
-şimdi 1 numara sarkı söylüyordu di mi?
-sus sus hadi şerefe!
-şerefe abi)

Günümüzü gün edeceğiz!!! Ben ödevlerimi yapacağım son sınıf olduğum için diploma projesine dahilim çünkü. Ablam da kendi işleriyle uğraşacak ve bana photoshopun inceliklerini anlatacak( vayy bee ablaya bak ağlamak istiyorum).
Bu hafta çok yoğunum anlayacağın derincim ve aynı zamanda kapalı çarşıya gideceğim(keçe almalıyım), Nesrin-le italyanca çalışacağız çünkü haftaya 3.kur başlayacak, hayali bir Beymen koleksiyonuma kaldığım yerden devam edeceğim (hocamız 'ben beymenin patronuyum siz de tasarımcısısınız hadi bakalım kolay gelsin, genç tasarımcılarım benimmmm' diyerekten derse başlamıştı) ve 16 ocakta teslim edeceğim inşallah.
Şimdi ben de babannemin yanında olmak isterdim. Hatta şunlara bile dayanabilirdim:
-sen bundan yemişmiydin ? bak dolapta çorba var ısıtiyim mı?
-yedim babanne yedim ellerine sağlık.
-meyve ye sen seversin ye birşeyler,babana pazar yaptırdım geliceksiniz diye birsürü meyve var.
-sen görmedin ben yedim vallahi
-(namaz kılmaya ilerlerken) heh yiyin çocuğum yiyin,afiyet olsun kim yicek sizin için aldırttım babana pazar yaptırdım geliceksiniz diye.yiyiin yiiyiinn yiyinnnn...

Bu yazıyı yayınladıktan sonra kendimi a4 dosya kağıtlarının içine bırakacağım. Neyse dolaba bakiyim meyve var mı?

Salı, Ocak 03, 2006

şapkalar-ım




Efendim bunlar benim ödevlerim. Hepsi el emeği göz nuru. Kendi ellerimle yaptım sıcacıklar. Giyim tasarımı dersi için yapılmıştır ve ikinci dönem yapacak olduğumuz defilemizin de aksesuarlarıdır kendileri. Hepsi keçe malzemesindendir. Mahalle bakkalına gidip bir de plastik top alınmıştır(kalıp olması açısından) Bakkal amcayla aramızda ilginç bir konusma da geçmiştir:
-bir tane mi kalmış ? başka yok mu ? diğer bakkal gidiyim yoksa?
-bulamazsın ki... hem bu mevsimde oynayamazsın yani söyliyim zor bulunur...
-...? ne kadar?

Bu arada hepsini kendim boyadım camasır makinesinde.Makine de bozuldu ahah.
Yenisini ala caklar artık çok eskiydi zaten sebep oldum...sevinmeliyim..(onlar da sevinmedi değil hani)
Manken kızımız da Nesrin hanımdır. Üniversiteden çok yakın arkadasım.Kendisi herzaman güzel olmadığını savunur .Ben de onu döverim.

(renkli olmalı ,hersey renkli olmalı...renkli olmalı evet evet hersey renkli olmalı)