Pazartesi, Ağustos 25, 2008

Perşembe, Ağustos 21, 2008

bugün cuma ay perşembe perşembe



hergün bi'şey var. pazar günü hayatımda ilk defa uçağa bindim. dün tekrar bindim geri gelmek için. bulutlar...bulutlar ki hiç fena değil. elimi ayağımı benden aldılar.

yarın gülşah ablamların kına gecesi var köyde. çok heyecanlıyım. herkes gelicek. cumartesi de düğün var. ayakkabım yok. elbisem var.

can spor akademisini kazandı. evet 'en sonunda'yı eklemek lazım aslında cümle sonuna ya da başına. canım.

herşey çok güzel.

Cuma, Ağustos 15, 2008

Perşembe, Ağustos 14, 2008

kendime pasta yaptım




3 katlı bi'pastanın üstüne yatıp kollarım ve bacaklarımla kremaları bozamayacağım kesin. ama çizerek öyle yapmış gibi hissedebilirim.
çok süperim.
iyi doğdum.
hüf hüüf hüff.

Pazartesi, Ağustos 04, 2008

rüya güya

dün akşam süperyalçında teras keyfi çok güzeldi. annem de vardı. çiçekleri düzene koydu, hepsinin topraklarını değiştirdi, saksılarını değiştirdi. eğer süperyalçın iyi bakabilirse onlara, terası bir ömürlük olur. eve dönmek istemedi annem pek. orda kalmak niyetiyle değil tabiki. sadece terası çok sevdi. bi'kaç kere;
-şimdi televizyonu da terasa çıkarıcaksın ohhh...
gibisinden laflar etti. eve döndüğümüzde yukardaki katta oturan sakinlerimiz-ki dün geceden sonra sakin kelimesinin aksine davranışlarda bulundular- büyük bi'kavga patlattılar. gerçekten o kadar derinden gelen uğultu ve bağırışma seslerine tahammül edemediğimi bi'kere daha anladım. üst katımızda bulunan o daire için artık apartmanın haritasından silindi diyebilirz. içime çok büyük bi'korku oturdu. televizyonu açıyorum olmuyor, duymak istemiyorum olmuyor. en sonunda annem müdahale etti. dayaktan, sarhoşluktan, kendini bilmezlikten, bi'de o kafayla ailesinden uzakta yaşayamaya çalışan insanlarda pek hoşlanmıyorum.
apartman sakinleşince aynı eve çıkma fikrinden bir adım geriye atmamış olan can geldi.
herşey üstüste geldi. rüyamda gece tek başıma bi'evde kalıyorum, bekliyorum bekliyorum kimse gelmiyor. karanlık olacak, nerde kaldılar diyorum, gelen yok. ben çıkana kadar evden karanlık basıyor. işte diyorum yanlız kaldım sonunda, nası kalıcam, ben uyuyamam,karanlıkta eve gidemem, karanlıktan korkuyorum falan diyorum kendime. o dediklerim ninni gibi geliyor. uyuyorum, uyumak istemiyorum o evde ama zorla uyuyorum. anahtar sesleri duyuyorum sonra, eve iki tane küçük çocuk giriyor. kovalıyorum, verin anahtarımı diyorum, evden çıkıyolar. ablamı arıyorum arıyorum açmıyor, arıyorum arıyorum açmıyor. duvara vuruyorum, tekmeliyorum beni duysunlar diye, yanlız kalmiyim diye. gerçek duvarı tekmelerken buluyorum kendimi. ayağım çok acıyor( burası gerçek), gözlerimi açıyorum yine karanlık. karanlıktan çok korktuğumu bi'kere daha hissediyorum. evde annemlerin olduğunu, can'ın diş gıcırtısından anlıyorum saniyeler sonra. karanlığa dayanamıyorum ben, yanlız kalmaya. korkağım evet. gidip lambaları açıyorum, televizyonu açıyorum. aydınlık olsun diye. televizyonda hiçbişey yok. saat 4.30. kapatıyorum televizyonu, arkama bakmadan yatağıma gidiyorum yeniden uyuyorum. ödümü koruyorum patlamasın diye.

Cumartesi, Ağustos 02, 2008

benim mutluluğum


benim mutluluğum onun mutluluğuymuş.


hindistan cevizi yedim ilk defa dün akşam. ihsan almış. çekiç,çivi ve matkapla delmeyi başardık.çok sertti, kaya gibi. içi de bembeyazdı. krem deymemiş. hiç görmemiştim gerçek hayatta. masallarda yaşarken görmüştüm sadece, o kadar.
yukardaki fotoğrafı iki gün önce servisle eve dönerken telefonumla çektim.
bulutlara bayılıyorum.