Pazar, Ağustos 28, 2005

uçtu uçtu ne uçtu?

Ne eğlenirdim bu oyunu oynarken hatırlıyorum da...bilenler bilir; uçak pozisyonu alıyosun, karnın aile bireylerinden birinin tabanlarında, kollarını açabildiğin kadar açıyosun ve ''uçtu uçtu ne uçtu?'' diye sorulan soruya aklına geleni söylüyosun.Kahkahalarla genelde;
''uçtu uçtu can uçtu'' , ''uçtu uçtu can'ın koca kafası uçtu'' , ''uçtu uçtu can'ın kepçe kulakları uçtu'' gibisinden seyler soylerdim hihihi. Can benim erkek kardeşim olur , aramızda 15 ay var ve ben Ona doğduğundan beri takmış durumdayım. Aramızda süt meselesi ve diş meselesi diye geçen 2 onemli hadise var. Ben doğmuşum ve hiçbirşeyden habersiz mis sütümü içiyorum. Derken farkında olmadan Fiko (babamdır kendileri) Can'ı koymuş annemin karnına. Süt zehirli tabi, ben onu iiiç iiiiç, sonra kuuus kuuus, ölüyomuşum. Bu biiiiir, Can'ın bana doğmadan yaptığı birinci fırlamalık. Hayata 1-0 galip başlayan ilk beyefendi bu olsa gerek. Birşey yapmalıydım, o çiroz fotoğrafları gördükçe dayanamıyordum, harbi ölüyomuşum. Planım tıkır tıkır işlerse durumu 1-1 yapıcaktım. İşte o gün... tam azman zamanları, annemin gözler pörtlemiş korkudan, bizle baş etmek kolay değil, çok fenaydık. Ben Ona vuruyorum O bana vuruyo kaçıyo falan ben kovalıyorum. Bu olayı sürekli tekrarlıyoruz. Bir ara tuvalet molası vermiş kaçarken, bi baktım ayakta işiyo (ayakta olması önemli çünkü planım alt üst olurdu kakasını yapsaydı) işte beklediğim an sen misin sütümü kesen!!! Al sana!! Arkadan bunu bi itiyorum, eller meşgul tabi, çat hemen karşısındaki duvara, ağzı açık (herhalde o sırada bir ahh çekiyodu) ön dişin yarısını uçuruyorum. Uçtu uçtu ne uçtu sorusuna bir yanıt daha buluyorum böylelikle; Can'ın dişi uçtuuu hihihi. O hırs geçince pişmanlık başlıyor tabi, O ağlıyor çirkin oldum diye ben vicdan yaptım diye. Beraber tuvalette dişinin yarısını bile arıyoruz. Belki yerine yapıştırırız diye düşünebilmişim o an. Durum 1-1 ve hala dişi öyle ki bence çok da yakışıyor. Kendim yaptım diye demiyorum. Can'ım benim öpüyorum seni.

Çarşamba, Ağustos 17, 2005

staj mıtaj

Staja basladım, bir hafta falan oldu ama paranoyaklık feci bi boyut aldı. Her sabah servis alıyo beni ve ben her sabah servisi kaçırdığımı zannediyorum. Ne kadar erken çıksam da beni beklemeden gitceklermiş gibi geliyo, herkes sanki bana takmıs bünyelerinde beni barındırmamaya yemin etmişler. Allahım ya koca şirket işleri güçleri yok benle uğrasıcaklar. Aslında haklılar; zaman zaman yerlerine nasıl gecerim diye hain planlar kurarken buluyorum kendimi, hihihi.

Neyse biniyorum, serviste dört kişiyiz -yani oyleydik bir zamanlar- yerim falan belli, bi baktım benim koltuk dolmuş, bak baaaak, hainleeeeeerr, bozulduğumu belli etmiyorum ki planları suya düşsün, iyice gıcık olsunlar. Günaydın fln çekiyorum şöyle bi ortaya aramızda problem yok gibisinden, saf ayağına yatıyorum, çıt yok. Ya bunlar uyku sersemi ya insanlıktan nasibini almamış ya da hakkaten dediğim hersey doğru.(ben kesinlikle üçüncüden yanayım)

Neyse takmıyorum fazla, radyoda güzel bi frekans, şarkı tutuyorum ilk olarak, yol bitmesin istiyorum süper sahaneyim...


Günaydınlarıma karsılık vermeyen -ama her zaman inatla aynı seyi yapıcam- uykusunu her sabah alamamayı başaran bay şoför, heeeeyyy sana diyoruuum, götür beni benzin bitene kadar, parasını vericem, bi daha götür.

İstemeye istemeye iniyorum.

Pazartesi, Ağustos 15, 2005

onbeş

Bütün onbeşler aynıdır benim için,
geçmiş ve gelecek,
aradaki yedi farkı bulunmuş...

Pazar, Ağustos 14, 2005

Gözümüze sağlık...


Dört göz diye dalga geçilen her çocuğa özeniyorum.
Lanet bi kıl, tüy, neyse artık, sol gözümdeydi geçenlerde.
Uğraş uğraş zedelemişim tabi. Akşama bi ağrı, doğru göz hastanesine,
çok fena çizmişim. Bi göz kapanacak, damla fln...
Hemşirenin yüzümün yarısına yapıştırdığı bantla ayağa kalkınca,
Şadiş geldi sağ gözümün önüne; şükür bizim için, sabır onun için.
Akan yaşlar ziyan edilmeden sargı bezinde. Stajın ikinci günü,
bismillah,
gidiyorum...

-bu bantta durmuyo gözde off...-