Perşembe, Aralık 29, 2005

Vapur...


Bugün okula gittim...vapura bindim...ben geçen gün de okula gittim ve yine vapura bindim bir de bu fotoğrafı çekdim...

Pazartesi, Aralık 26, 2005

Kahramanlar Nerede?

Düşünüyorum da süperkahramanlara ihtiyacımız var. Birilerini kurtaramıyoruz çok ihtiyaçları olduğu halde kötü durumlardan ya da bunu bilmenin dışında çoğunun da farkında değiliz. Ama kahramanlar öyle miydi? süpermen-in hani hisleri vardı bir zamanlar ya da süpermen-i de geçtim bir gazman-ımız vardı Hamdi Alkan'ın yaratıp oynadığı bir de üstüne. Her nekadar izleyip de miğdemin bulantısına yol açsa da (fasulyeli kahramanımız) ona bile razıydık bir zamanlar. Ama o sesler falan ''ıyyyğ kendim hellederim ben saol bi çekilirmisin'' derdim ben kesin ona. Tabii yine de bir kahramandı gazman, adı üstünde kah-ra-man! Telefon kulübeleri eski işlevlerini yitirdi, kimsenin yıldızlı bir 6.duyusu yok artık. Ne yazık!!!
Mesela bizim sokağımız çok canlı bir sokak. Geceleri yatağımdan ''tüüü bismilllaaaaaahhh'' diye uyanmama sebep olan kavgalara şahit olabiliyorum. O zamanlar yarı uykulu bir halde aklıma hemen dayak yiyeni-mağdur olanı- kurtarmak için uçan ya da koşan bir kahramanın varlığı geliyor. Ama yok, ne o şaşkın insan nidalarını ne de gazmanın süper seslerini duyamıyorum. Şimdi kahramanlar olsaydııı ''peeheeyyy bre kötü insanlar yok olun'' diye bağırırdık. Böylece kendimize ayrı bir güvenimiz olurdu milletçe. Pekii ben sıcacık yatağımdan kalkmayı göze alır mıydım? bir kahraman olur muydum? . İnsanlık adına evet oluyor cevabım... Hayalimde ben uçuyorum süper bir kahraman oluyorum. Savulun alçaklaaar, tırsın adileeer ahahaha kötülerin can düşmanıyım ben süper-im diye bağırınıyorum. Beni ''nevaaaaaaaaaaaaaalll '' diye cağıran her mağdura ''nevaaaaarrrr yettimmm'' diye cevap verip kostümlerimi giyiyor oluyorum hayalimde. Sonra camdan atlıyorum canilerin tepesine hepsi dağılıyor. Kurtardığım insanları da alıyorum bir boğaz turu yaptırıyorum. Belediye adına calışmıyorum ama dünyayı güzelleştiriyorum. Hayal aleminde yaşıyorum bir ara... Sonra tekrar uyuyorum...
.
.
.
Evet...evet bence kesin bir süperkahraman-ımız eksik ve bence dünya ondan bu kadar dengesiz.

Cuma, Aralık 23, 2005

Bu Ne Biçim İsim.!!!

Bugün bankaya gittim bankamatik kartımı almak için. Geç uyandığım için biraz geç gidebildim. Kartımı alıp güncelleştirmem gerekiyordu ki para çekebileyim. Annem hep kızar banka işiniz varsa erken çıkın bir öğretemedim size diye de neyse...
Hava çok soğuktu, İstiklal Caddesine çıkmak zorunda kaldım yine. Bankadan içeri girdiğimde çok kalabalık olduğunu gördüm, sıra numarası aldım, biraz bekledim, zaman geçti. Sonra işinden bıkmış memurla birebir muattap oldum şahsen ben kendim. Nüfus kağıdımdan ismime baktı ve isimlerin baş harflerine göre sıraya koyduğu kartlara tek tek bakmaya başladı... bekledim... bulamadı. Bana şöyle bir baktı:
-hanfendi beyoğlu şubesi olduğuna emin misiniz?
-adım gibi...
Tekrar baktı. Bakarken şöyle bir göz ucuyla ben de baktım nereye bakıyor bu saygıdeğer memur amcam diye...süleymen bilmemne, serpil hanımefendi, saadet çokmutlu vs gibi isimlerin olduğu sıralamada beni aradığını gördüm. Çok alıştığım için adımı düzeltmeye:
-şeyy yanlış bakıyosunuz adım seval değil neval olucak.
-hayy allahım ben de diyorum neden yok cık cık cık
Diğer memur çok bilmiş gülerek(espri yaptı):
-daha önce söylesene kızım çok yavaşsın hemen anlayıp ikaz etmelisin(hahaha)
Ben:
-...?
Tekrar diğer semur amca:
-nevaallll !!! ben nerden biliyim bu ne biçim isim!!!, böyle isim mi olur?
dedi ve beni azarlayarak hafif çapta, elime tutuşturdu kartımı.
Ben de ismimin ne demek olduğunu, hikayesini anlatıcaktım da sırada bekleyen insanlar vardı. Kızdım, kapıyı çektim çıktım. Kendimi de 'EVET NEVAL BEĞENEMEDİN Mİ?' diye bağırırken hayal ettim bir yandan...

(sitem:seval'den iyidir hıhh)

O sinirle çıkınca istiklalde ne zamandan beri görmediğim dozer arkadasımla karşılaştım bir de üstüne. Meydana beraber yürüdük. Özlemişim keratayı...

Pazartesi, Aralık 19, 2005

Bağkur

Benim şu ezanı Allahın okuduğunu zannetme itirafımından sonra çok yakın bir arkadaşım da bir itirafta bulundu. Kendilerini burdan öpüyor, benim keyfimi yerine getirdiği için de saygılarımı sunuyorum Allah da Onu güldürsün diyorum bir yandan ezan okurken.
-Ben de bişey söyliyim mi küçükken ne zannederdim, şimdi bunu okudum da aklıma geldi.
-Acaba nedir nedir?
-Bağkurun basurlu insanlar için para veren bi kurum olduğunu ordan sadece basurluların yararlanabileceğini fln işte.
-ne hahahah!!!
-Ya gülme yaa, sen kendine bak Allah okuyomus. Bak kimseye söyleme. Nevallll bak hala gülüyoo yaa.
-ahahahaah bağkurr ahaahaahaahhaaaa...


(tehdit: eğer istediklerimi yapmazsan ismini burda açıklarım şimdiden söylüyorumm nııhahahah)

Cumartesi, Aralık 17, 2005

Küçükken Ben...

...ezanı Allah okuyor zannederdim. Sonradan imamları görünce zaten şoka girdim. 'bu muydu len Allah' diye. O yüzden aramız pek iyi değildir kendileriyle. Nedense hala özellikle sabah ezanını duyunca içimi bir korku kaplar. Hep o imamların yüzünden...haspinallahh...

Perşembe, Aralık 15, 2005

Sıcak Bir Çay?

Geçen gün, ödevlerim için birşeyler almaya Eminönü'ne gittim okul çıkışı. Hava cok soğuktu. Aslıda Eminönü'ne gidip bişeyler bakmayı çok severim ama bazı şeyler zorunluluk haline getirilince insan sevdiği şeylerden bile sıkılabiliyor bazen.
Vapura bindim, yine son anda yetiştim. Kısa bir yolculuktan sonra gideceğim yere uzun bir süre yürüdüm, alt geçitlerden falan geçtim ve ordan döner yiyen insanları kınadım, insanlara sürekli 'pardon geçebilirmiyim?' dedim. Çok kalabalıktı...
Sonra yürürken aslında o an orda olmak istemediğimi düşündüm. Rüzgar esti üstüme üstümee üstümeee oooff diye diye yürüyen ben evime dönüp çayımı demlemeliydim. Tam bunu düşünürken yanımdan elele geçen yaşlı bir çift'in konusmasıyla irkildim:

Kadın: Off hele şükür işlerimizi hallettik, şimdi evimize gidip bir güzel çayımızı demleyelim he?
Adam: :)

O an ben de onlarla gitmek istedim, özendim... Bana küçükken de böyle olurdu. Arabayla bir yere gitmişsek gezmeye, dönüş yolunda babamları satıp, geldiğimiz yöne giden insanların arabasına binmek isterdim. Çok hain planlarım olurdu.

Şimdi evimdeyim, sıcak mı? o konuda bir garanti veremiyorum kendime ama:
-Çay demlicem isteyen var mı?

Çarşamba, Aralık 14, 2005

On Küçük Mutluluk

mertulaş beni sobelemiş, hadi hayırlısı...işte ben ve 10 küçük mutluluğum:

buuu 1: Gülmek ve tabi ki güldürmek. Zırt demeleri gülmem, Pırt demeleri gülmem. 'Çok gülme kızım yüzünde kırışıklıklar olur erken yaşta!' diyenlere inadına bir daha gülmem.

2: Vapura binmek... Kapıların kapanmasına yakın koşmak ve yetişmek. O son 2 saniyede görevliyle aramızda olan iletişim ya da konuşmadan birisiyle anlaşabilmek.

3: Vosvoslar...Onların hepsini sahiplenmek, onlarla konuşmak, günün nasıldı? demek ve cevabımı almak.

4: Kocaman bir çikolatayı 'bu son parça söz, söööz!' deyip sonuna kadar bitirmek, sonrasında pişman olmamak.

5: Kendime küçük de olsa yeni birşeyler almak. Onun hayatıma anlam katacağını düşünmek. Hediye almak ve hediye vermek. 'Sana bir sürprizim var' dediklerinde meraktan çatlamak.

6: Temiz nevresim takımları, onların içinde uyumak-uyanmak, annemin gelip üstümü örtmesi, uyandığımda havanın güneşli olması, pazar kahvaltısı hazırlamak ya da hazırına oturmak, kızarmış ekmek, domates, peynir, zeytin ve çayla güne başlamak.

7: Spor yapmak... Pikniğe gidip futbol oynamak, kalede durmayı reddetmek, steps yaparak basketbol oynamak, voleybol idmanlarıma düzenli olarak gitmek ve o gün zıpladığımda uçabildiğimi hissetmek.

8: 'Hoooleeyyy bahar geldi' diyebilmek.

9: 'İtalya'ya nasıl gideriz acaba?' diye oturup Nesrin'le hayeller kurmak. O sırada çay demleyip içmek.

10: Altıncı hissimin güçlü olduğu konusunda yanılmadığımı anladığım zamanlarda mutluluktan havalara uçabilirim.

Hımmm ben de ablamı sobeliyorum. Sevgiler saygılar...

Perşembe, Aralık 08, 2005

Sevgili Okuyucularım Benim!

Kaç kişisiniz bilmiyorum ama bu ödülü hepimiz adına almaktan gurur duyuyorum! 1000.blogkardeşiyim ben yaşasıınnn:)... ııııı ...ıhımm... ıhım...Beni buralara kadar taşıyan sizlersiniz, beni sizler varettiniz. Sizleri çok seviyorum. Emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilir, halkın içinde yaşayan gizli kahramanlara da ayrıca sevgilerimi sunarım:)

Hediyem nerede benim acaba? yarın sabah kapımın önünde bir vosvos bulmazsam, kapatır giderim ben bu bloğu kardeşim:)

Salı, Aralık 06, 2005

vatandaş rica ediyor kardeşim!


17 ağustos 1999 Gölcük depreminden çok büyük bir hasar almadan kurtulmuştuk.Aman cana gelmedi de mala geldi diye avutuyorduk kendimizi.
O günlerde, depremin üzerinden pek de geçmemişti ki, babam hepimizi doldurdu vosvosa. Gece yarısı, ağır hasarlı evimizin terasına çıktık.O zamanlar evde kalmıyorduk tabi, hepimiz köydeydik.
Bazı fırsatçılar için bir slogan bulmuştu babam ve dört çocuğuyla beraber (bir ekip için gayet iyi bir sayı) almıştı boyayı bezi eline, başlamıştı yazmaya. Elimizde fenerlerle, kendi evimize hırsız gibi girmiştik, çok garipti. Hepimiz harfleri, kelimeleri paylaşmıştık...
-Baba ben HATTI'nı yaziyim mi? T'leri de birleştiricem, bak şimdi!
Hepimizin o yazıda parmağı vardı, potansiyel suçlulardık.Astık terasımıza bir güzel pankartımızı, sonra da gittik uyuduk...Bir kaç gün sonra, babam gittiğinde pankartın kesildiğini, evin dağıldığını falan görmüş, babamı sormuşlar polisler. Neticede anında rahatsız olunmuştu.
Ertesi gün Radikale manşet oldu bizim teras ve pankart. Buyrun bir de babamdan dinleyelim. Bir de Metin Uca'nın sabah programına, canlı yayına katıldı telefonla. Ama heyecandan konusamadı:
METİN UCA:Fikret bey aklınıza nerden geldi efendim böyle bir slogan? Çok duyarlısınız, sizi tebrik ediyorum.
FİKRET BEY:Efendim teşekkürler, ben... Çocuklarımla,yanlız değildim tabi...alo,aloo, terasa çıktıık...
M.U:Anlıyorum, birileri fena halde rahatsız oldu belli ki, siz de hepimizin düşüncelerine tercüman oldunuz.
F.B:Biz yazdık ııııı, kapıyı da kırmışlar, çocuklarımla ıııııııııı...

Neyse sonuçta anlayan anlamıştı, baba merak etme sen, kapa telefonu...

Pazartesi, Aralık 05, 2005

poz


Havalar son zamanlarda çok güzel...Hafta sonu bunu fırsat bilip aldım fotoğraf makinesini elime, vurdum kendimi yollara, Cihangire...Kafasında koltuk, elinde sandalye bir amcaya rastladım.Fotoğrafını çektiğimi görünce poz verdi.Zaten zor yürüyordu, bir de tek ayak üstünde durdu.Hemen çektim ben de. Sonra geçerken bir de teşekkür etti, asıl ben teşekkür ettim.
.
.
.
hep de gülüyordun, dikkatimi çekmedi değil