Cumartesi, Aralık 29, 2007

Salı, Aralık 18, 2007

aklıma bişey geldi

kavaklıdayken babam bazı geceler o meşhur konuşmalarından yapardı cümlelerinin sonundaki kelimeleri uzata uzata. 'olacaaaaaaaaak, göreceksiniiiiiiiiz. herzaman bi'ötesi vardııııııır. şimdi siz aptalsınız, bu dediklerimi ancak 10 sene sonra anlarsınııız, beni ancak 10 sene sonra anlarsınız, o zaman görüşürüz' gibisinden laflar ederdi konuşmasının da sonunda.
sen de öyle dedin. beni anlamaz şimdi, bilemez neden ve neye kızdığımı...işte o yüzden bu yazıyı yazmak geldi aklıma.
şimdi bi'süpriz var ortada günü güzelleştiren. hani selvi boylu al yazmalı...fındık kabuğundan sonra akla gelen. ben...sen...

Pazar, Kasım 25, 2007

güzel bi'link

hihiii

en yakın zamanda gitmek üzere diyorum. güzel yüreklerinize sağlık.
özlem ablanın evlat ereninden ilham alarak yaptığı, nesrinle zeynepin de elini tuttuğu süper ortak bi'proje.
bebe giysileri...
kesekağıtları...
bez hayvan figürleri...

Çarşamba, Kasım 07, 2007

mor ve ötesindeyim

mavi sakalım nerde? ikisini birbirine karıştırdım. iki yol vardı şimdi bi'de iki grup. cuma günü napıcaz şimdi biz onu bana bi'söyle ayçovski. ona göre çalışıcam ahahah

Salı, Kasım 06, 2007

aslında picassoya gelicem ama önce

herkes evine yakın inmek istiyo, herkes şerit değiştirmek.
sürekli şerit değiştiren sürücüler egoist olurlarmış...
picassonun bi'filmi var ya hani, güşşah ablamın getirdiği ve tam izlemeyip çok güzel ve geniş bir zamana bıraktığım...o var aklımda ne zamandır da ben onu dicektim;


Pazar, Kasım 04, 2007

yeni gönderi

bu kadar çok zaman geçince ne yazacağını bilemiyor insan. hep aklıma yeni değil de eski şeyler geliyor. mesela anneme çamaşır makinesinin geldiği ilk günü. makine çalışırken önüne oturup çamaşırların nasıl da bi o yana bi bu yana hareket ettiğini izlediğimi, bazen izlerken sıkılıp şarkı söylediğimi kendimden geçip. sonra o koca vitrini, şimdi köyde depoda olan. üç tarafı aynalarla çevrili küçük rafına kafamı sokunca yüzümü her yönünden gördüğüm, aynaları çözmeye çalışan beni hatırlıyorum. şarkı söylerken bana sağ taraftan bakan insanın beni nasıl gördüğünü merak edip şarkı söylemeye başladığım zamanı...
yeni şeyler mi? yakın zaman?
iş, servisi kaçırmama gayreti, trafiğe takılmama temennileri, para kazanmak, zaman ayıramamak, hep uykumun olması, alışmak, politik olmayı öğrenmek...sonra balığı görmek...
değişmek, güzelleşmek.

Pazar, Eylül 02, 2007

yirmibeş

geleli çok olmadı...
işle alakalı bi'şey yazmak istemiyorum buraya pek.
çünkü burası farklı hissetmemi sağlıyo. eskiye götürebiliyo beni. eski her zaman daha mı iyi? ya da daha mı kötü? değişir...
çok şey görmek istiyorum, çok yer gezmek istiyorum. bütün filmleri izlemek ,aklımdaki bütün tişörtleri yapmak, bütün fikirlerimi heyecanı geçmeden ortaya çıkarmak istiyorum. çünkü çok çabuk büyüyorum. ben çok çabuk büyümek istemiyorum. aslında ben 25imden gün almamıştım hiç. şimdi 25imden gün alıyorum. annemin geçen gün günü vardı karamürselde ki 25imden gün almakla hiç alakası yok orda olmayı çok istedim. neyse konu o diil. konu şu ki ben 25 yaşında oluyorum yavaş yavaş...aslında hızlı hızlı...
piano piano bacaksız!

yine ben küçükken


pilot kalemi sadece pilotlar kullanır sanırdım. pilot kalem kullanmak yasaktı çünkü.sadece kırmızı kalem vardı ağzına götürdüğünde hemen heryeri boyayan. tadı da acıydı.

Cumartesi, Ağustos 18, 2007

düğünden


gülben



zeyno


gülşahane


mehmet



dilay



esin



betül



can



yine can

incirlerin küçük çekirdeklerini çıtırdatmak


-ıııı zor bi soru
der gibiyim


geçen haftasonu teyzemin oğlu evlendi. izmitteydik. şimdi ben yine izmitteyim. köye gidicem yarın sabah. reçel büyümüş mü diye bakıcam, incirler olmuş, koparıp yiyicem. mısırların olmasına 2 hafta varmış. onları yiyemicem. olsun...2 hafta ne ki?
esinle buluştuk bugün dişçiden tam çıkarken ben. kendime küçük bi'yüzükle kolye aldım. çok güzellerdi çünkü.
bi'bavul gördüm kuiksilvırda, gitmek istedim. böyle düğmesine basıyosun sapı uzuyor. sonra tekerleklerinin üstünde yürütüyosun. çiçekleri de var. hiç öyle bi'bavulum olmadı. demek ki hiç gitmemişim ben.

Perşembe, Ağustos 16, 2007

Cumartesi, Ağustos 11, 2007

gülhane



fotoğrafları var aslında bu fotoğraftan daha önce konulması gereken. ama bilgisayarda değil. ayça, ben, aliihsan... sonra koyucam. çizgi,yeşil,kavuniçidondurma,piknik çantası,küçük piknik örtüsü,plastik bardak, tabak, yeşil yuvarlak mandalinanın büyümemiş hali gibi bişey sanırım ve meyve suyuna atılınca süper tat veren, fotoğraf, rüzgarın eteklerimi uçurtması, tayt, bıyık,gözlük,yılın fotoğrafçısının yakaladığı yılın fotoğrafları, yılın abidik kubidik filmleri, motor, üsküdar, güneş, yabancılaşma, yabancı dil konuşmalıyım ben.
yazamıyorum gibi...

Cumartesi, Temmuz 28, 2007

gülşah abla bu da sana kapak olsun...


biz, bu zamana kadar yaptığım işlerin fotoğraflarını çekmiştik. ablam mankenim olmuştu. moda çekimi...fotoğrafları da buraya koymuşlardı...kutaylan kemal...
bu elbiseyi nile yollicaktım ama vazgeçtim, kapak yaptım. hee bi'de ece sükan dükkanına koymuştu...bi'de gülşah giymişti.ben de giymiştim...siz de giyin...

Çarşamba, Temmuz 11, 2007

yangın çıkışı


allah korusun yangın olsa nerden çıkacağımı biliyorum küçük kirazları da alıp...

Perşembe, Temmuz 05, 2007

puf


içi boş...muş

benim


örgü kirazlarım var.
benim bilgisayarım yok. çünkü evimize hırsız girdiği için çalındı. benim işim var ama daha bilgisayarım yok. ben sabah erken kalkıyorum ama uykum da hep var. joe coach.
puantiyeli pantolonum var ve kırmızı burnum. bir araya gelince palyaço balığı oluyorum. sana bi'fıkra anlatim mi? ne saçmalıyorum?
bi'arkadasım diyoki 'senin içinde kocaman bi'nazar boncuğu var'
kopuk oldu.

Cuma, Haziran 15, 2007

başlık

burda ezan okunuyor. ezan saati...adam çok kötü okuyor ama. detone.
.
.
.
uzun ve küçük yazılan yazılar hiç dikkatimi çekmiyor. havalar çok güzel ama biraz nemli. olsun. fotoğraf çekmek istiyorum. fotoğrafım çekilsin istiyorum, siyah beyaz...senin de fotoğrafını çekerim siyah beyaz. aklımda var bişeyler zaten. aklım durmuyor. kayıyor. durmadan kayıyor.
aklım'daki projeler...hepsi hemen olsun istiyorum. sabretmeyi öğrenmek büyümek midir?

Pazar, Haziran 10, 2007

biz çalıyoruz barış oynuyor


ama ne oynamak...

çalışıyorum ben...

ikinci başlık bu olsun


deniz istiyorum, suyun altına girdiğim zaman gördüklerimin beni sabahın altısında kalkmalarıma biraz da olsa bağlamasını.. rüzgarda olabilir, mavinin griyle buluştuğu yere baktıran bi rüzgar, saçlarımla alıp-veremediğinin ne olduğunu bilmediğim.. yeşilde olabilir, salkım söğütün altından bakar gibi, bulutları bişeylere benzettiren bi huzurla...

Pazar, Haziran 03, 2007

başlık bu olsun

yukarı bak kuş geçsin...diğer geçen şeyler umrumuzda olmasın...
diğer şeyler= süpermen.
dönüp dolaşıp aynı şeye geliyorum yine, bilerek belki...
bir insanı sevmek gerçekten çok güzel. bilmeyen?

Pazartesi, Mayıs 28, 2007

bu nasıl bi'şey?


burayı çok özledim. başka şeyleri de çok özlemiştim, biliyosun...
içim diyorum...bişeyler var diyorum...
içim...için...
için için...

Pazar, Mayıs 13, 2007

güneş

12 mayıs cumartesi drum halkası


dün nesrin bize kalıcaktı. eve gittiğimde güşşah ablam giyinmiş süslenmiş
'hadi tünele, hadi' diyordu. nesrin hadi dedim, hadi.
çok güzel bi'cumartesi oldu. ama gözümden uyku akıyordu, son enerjimi ritim tutmaya verdim, bi'de biraz fotoğraf çekmeye. ben müzisyen olucam dedim. bizi çok sevdiler gerek hamdi akatay olsun, efendime söliyim gerek kardeşi olsun, ıhımm ıhıımm gerekse dolapdere big gang deki bir kaç kişi olsun(oha!... bizim enerjimizi ve ritim tutma harikuladeliğimizi bütün(!) projelerinde görmek istediklerini falan sölediler. hepsi beraber değil tabi. elçi olarak hamdi beyi yolladılar. gülşahta 'ben ve ekibim şeref duyarız' dedi. ahahaha.
sonlara doğru ortaya çıkıp hepberaber müzik yaptık adamım(!) o sırada 'ben müzisyen oluuuuucam' diye naralar atıyordum.
bi'de en zevklisi herkesin üç dört saniye çalmayı bırakıp, tekrar bütün gücüyle çalmaya başlaması ve kahkahalar. ayol beyoğlu belediye başkanı bile çalamadı ahahaha. videomuz da şurda işte
haftaya sizi de bekleriz. ama ben çalamam ki demeyin, gerekirse öğretiriz hahayyt

Perşembe, Mayıs 10, 2007

saat altı

ıhımm ıhımm...
her sabah 6'da kalkıyorum. hadi bilemedin 6'yı 10 geçe. kendime torpil yapıyorum. annem olduğu zamanlar kahvaltı edebilmek için muhakkak altıda kalkıyorum bi kere. torpil annem yokken var. iş kadınıyım artık ben, cumartesileri de çalışan.
uzak yerlere gidiyorum sabahları. eve dönerken de uzak yerlerden getiriyo servis beni. ismini söyleyemem edebiyat tarihçisi bulsun.
bugün eve geldim öğleden sonra. böbrek ve karın ağrısı yüzünden. çok şiddetli ama öyle hafif sanma. işyerinde, karnımda sıcak su torbasıyla, kafamı masaya koymuş sersem bi'haldeydim en son. yanımdan geçen, yanıma oturan, soru soran vs kimseyi hatırlamıyorum son on dakika.
sonraa, sonraa...sonra ne oldu? günlerdir napıyorum? alışıyorum, çiziyorum, tasarlıyorum, bilmediğim yerleri görüyorum, öğreniyorum, düşünüyorum, sayıyorum, toplayıp çıkartıyorum, hayal kuruyorum, rüya görüyorum, özlüyorum, uykumu almaya çalışıyorum, zaman kalsın istiyorum, odamın tozunu alıyorum, uyuyorum, saçlarımı sarıyorum, sabah açıyorum kıvırcık oluyorum, servise binmeden 1 dakika önce gazete alıyorum gümüşsuyundaki büfeden, servisteki şarkılara isyan ediyorum;
-hüseyin abi bari lounge fmi aç, ceylan sevmiyorum ben riv riv rivvv.
-neyi? gel sen aç...
dakikalar sonra
-neval sen böle müzikler mi dinliyosun? uykum geldi gıy gıy, kaza yapıcam
-iyi tamam aç seda sayanı aç, roberhatemoyu aç, biiirrr çok sıkıldım ikiiii yerim çok dar hüseyin abi, senden çok var.

mp3 çalar almam lazım kendime acilen. bi'de sakız çiğnenince yanımda çok sinir oluyorum ben. daha ilk günden kızlara çiğnemeyin sakın dedim gözlerimi pörtletip( yok abarttım, gayet cici bi'şekilde söyledim. dedimki;
-gece gece sakız çiğnemek çok kötüdür derdi babannem, ölü eti bıdıbıdıbikbikbik, yaaaa biliyor muydunuz?
-ama gece değil ki, sabahın körü şimdi
-hıh iste ben de onu diyorum)
bu kadar uzun sürmedi konuşma tabiki. ben sadece lütfen çiğnemeyin dedim. onlar hala çiğniyorlar ama. ölü eti diyip korkutsaydım belki daha etkili olurdu. babannem diyince önce bi'yutkunurdum ben. etkili olurdu yani. böle durumlarda acil kurtarıcım olucak sanırım müziğim. hı?
şimdi baktım da uzun olmuş yazım. gören önce bi'vazgeçebilir okumaktan. ama sizi temin ediyorum ki pişman olmayacaksınız. bunu başta yazmam gerekirdi tabi. buraya kadar gelip okuduysanız, sıkılmadınız demektir. ozaman devam edelim. sabah gazete aldığım büfe demiştim. orayı çok seviyorum ben.
-günaydın, bi radikal alabilir miyim?
-günaydın, buyrun.
-bu büfenin adı ne, ya da bayinin?
-büfe işte, sadece büfe!
-nası yani adı yok mu?
-çok istiyosan gümüşsuyu büfesi olsun
sonradan düşündüm de oranın ismi Kemal Sunal gazete bayisi (ksgb)olsun. çünkü e-kolay'ın reklam çekimlerinde Kemal Sunal ordan alıyordu e-kolayı.
-eeeee-kolaaaaaaaay...
diyordu bi'de. hatırlayan var mı?

Salı, Mayıs 01, 2007

1 dakika sonra.

gördüğüm rüyalar ki belli dönemlerde çok görürüm, ertesi gün yaşadıklarım mutlaka bi'şekilde bi'yerden o rüyalara deyer. bazen olan biten şeyden sonra, ben rüyasını görmüştüm, demek ki o rüya bunaymış derim. derim yani bunları ben. inanırım rüyalarıma.
bunu geçelim. 15 dakika önce nerdeyse bi paketten fazla antep fıstığı yedim. nasıl o kadar yiyebildim hatırlamıyorum. kabuklarını çıkarıp hızlı hızlı yedim. sadece çok güzellerdi onu hatırlıyorum. o sırada, başka seyler düşündüm. düşünmem bitince antep fıstıklarının da bittiğini gördüm. birden miğdem bulandı. sıfır bedenler gibi kusmak istedim. ama sıfır beden olmak için değil. yedikten hemen sonra kusmak olarak benziyolar temel olarak, ondan.
mesela nar soyarken de çok şey düşünüyor buluyorum kendimi. bi'de bişey daha vardı, yaparken düşünmekten hipnotize olduğum ama hatırlamıyorum. neydi neydi? neyse...aklıma başka bişey geldi.
bi'keresinde şeftali yemiştim günde en az iki tane ve utanmadan şeker koyarak. heryerim kabarmıştı.

Pazar, Nisan 29, 2007

sevgili düzen nasılsın? beni özledin mi?


alışma süreci. alışıyorum yeni şeylere, alışıcam. yeni şeyler herzaman tazelik demektir.
iyi varsa kötü de var. hep mutlu olmayı bekleyen birisi? var mı?
varsa,
yanılıyor dostum...

bence

mirkelam nilin erkek versiyonu.

Salı, Nisan 24, 2007

kolum çok ağrıyor. maç yaparken oldu geçen hafta. sağ kolum. ben-gay sürüp sardım. ben-gay bence güzel kokuyor. yani tamam çok keskin bi'kokusu olabilir ama ben seviyorum.
iş için istedikleri belgeleri hazırladım bugün. anneme yoldan geçerken beni sarı rengiyle vuran ve geri döndüren o çiçeklerden aldım. kan gurubu için kızılaya gittim. hala sızlıyo parmağımın ucu. yaşlı amca resmen kan alırken elime vurdu iğneyle. naptın sen ya dedim. naptın?
-isminiz neymişşş neval
-hıhı
-getir parmağını bakalımm nevaaaal!
-hiiiiii, çok acıdı, naptın?
-kan aldım kızım, neden öle şiddetli batırdım biliyomusun? çok kan gelsin diye
-ee iyi de...
-torunum olsa da aynı şekilde yapardım.
parmağımı tutuyorum bi'yandan, amca hala;
-nevar parmağında neval
diye devam ediyor.
-------------------------------
mesela iki üç dakikadır yazıcak bişey bulamadım. öyle durdu ellerim. baktım. aslında çok şey oldu. buraya yazıp gidişatını değiştirmek mi korkutuyor beni?